TBMM’si Başkanı N. Kurtulmuş, siyasi partilerin grup koordinatörleriyle görüşüyor
TBMM’si Başkanı N. Kurtulmuş, siyasi partilerin grup koordinatörleriyle görüşüyor
17/12/2025 17:01 | Son Güncelleme : 19/12/2025 21:45 | Okunma Sayısı : 20 | Super Admin
TBMM’si Başkanı N. Kurtulmuş, siyasi partilerin grup koordinatörleriyle görüşüyor
TBMM’si Başkanı N. Kurtulmuş, Kürt sorunun çözümü için ’Barış, Demokrasi ve toplumsal mutabakat’ sağlanması için mesaileri devam ediyor. Bu eksende de “Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’”nda rapor hazırlıkları için siyasi partilerin grup koordinatörleriyle basına kapalı bir görüşme gerçekleştiriyor.
Toplantı öncesin MHP’den Feti Yıldız gazetecilere; “Grubu olan partilerle bu raporları ortaklaştıracak bir heyet kurarız. 5-6 gün çalışır nihai rapor çıkarırız. Komisyonun süresinin uzatmamızda fayda var” açıklamasını yaptı. Bir soru üzerine Feti Yıldız; “Süre normal doluyor. Başkanlarla bir görüşelim bakalım uzatmamızda fayda var diye düşünüyorum” cevabını verdi.
Görüşmeye, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, AKP Grup Başkanı Abdulhamit Gül, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir ile Yeni Yol Grubu Grup Başkanı Bülent Kaya katıldı.
CHP’li Emir: Raporumuz Hazır
CHP Grup Başkanvekili Emir ise toplantı gündemine dair bir ayrıntının kendilerinde bulunmadığını belirtti ve partisinin raporunun hazır olduğunu söyledi.
Hangi Partiler Raporlarını Teslim Etti?
DEM Parti, MHP, EMEP ve Yeniden Refah Partisi komisyona raporlarını resmi olarak iletti. CHP ve AKP’nin de bu hafta raporlarına son şeklini verip komisyona iletmesi bekleniyor.
Kurtulmuş dün katıldığı 16. Büyükelçiler Konferansı’nda konuya ilişkin, “Partiler bugün yarın son raporlarını bize verecekler ve en sonunda komisyon bu çalışmalarının sonucunu nihai bir raporla ve yine ümit ederim ki ittifakla aldığı bir kararla Türkiye kamuoyuyla paylaşacaktır” açıklamasında bulunmuştu.
DEM Parti’nin “Çözüm Raporu’nun ayrıntıları belli oldu
|
|
DEM Parti’nin Meclis Komisyonu’na sunduğu 99 sayfalık raporda, Kürt sorunun çözümü için kapsamlı bir değişim ve yeni bir paradigmanın gerekliliği vurgulandı. Dikkat çekici tespitlerin yer aldığı raporda, süreç kapsamında “ana gereklilikler” başlığı altında atılması istenen çok sayıda adım sıralandı.
aporun bölüm başlıkları şöyle:
Birinci bölümü: 2025’ten Kürt Meselesine Özlü Bakış; Nedir, Ne Değildir?
İkinci bölüm: Demokratik Çözüm Perspektifi ve Barış Stratejisinde Abdullah Öcalan’ın Rolü
Üçüncü bölüm: Çözümün Hukuki Altyapısı: Barış Yasası ve Demokratik Entegrasyon
Dördüncü bölüm: Çözümün Hukuki İnşası: Yasal Düzenlemeler, Demokrasi ve Özgürlük Alanlarının Sağlanması
Beşinci bölüm: Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu Dinlemelerinde Açığa Çıkan Sonuçlar
Altıncı bölüm: DEM Parti Barış ve Demokratik Toplum Buluşmaları; Tespitler, İhtiyaçlar ve Politik Öneriler
Kürt Sorunu Nasıl Ortaya Çıktı?
Modern Türkiye’nin siyasal ve idari yapısına ilişkin dikkat çekici tespitlerin bulunduğu raporun sonuç bölümünde, Kürt meselesiyle ilgili şu tespitlere yer verildi:
“Cumhuriyet’in geride bıraktığı 102 yıllık zaman diliminde farklı kimliklerin, kültürlerin, anadillerinin ve inançların varlığının reddine dayalı inkârcı, asimilasyoncu, tekçi ve katı merkeziyetçi devlet yapılanması temel politika haline geldi.
Bu temel politikanın yarattığı Kürt sorunu, 20. yüzyılın başından itibaren tarihsel, sosyolojik, ekonomik, politik ve ideolojik olarak yaşamın bütün alanlarına nüfuz etmiş bir sorun olarak yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.
Bu yüzyılda ise Türkiye’nin iç-dış politikasındaki ve ekonomideki kriz dinamiklerinin tam orta yerinde yer alan bu sorun Türkiye sınırlarını aşmış, Ortadoğu coğrafyasını ilgilendiren bir sorun haline gelmiştir.”
Kalıcı Barış ve Toplumsal Bütünselleşme
Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na da değinilen sonuç bölümünde, “Komisyonun dinlediği tanıklıklar, uzman görüşleri, sivil toplum temsilcilerinin aktarımları ve demokratik kurumların değerlendirmeleri, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunun yalnızca bir güvenlik meselesi değil; siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik boyutları olan çok katmanlı bir demokratikleşme meselesi olduğunu açıkça göstermektedir. Bugün Türkiye’nin önünde duran temel görev; toplumsal barışı kalıcı hale getiren, demokratik hak ve özgürlükleri güvence altına alan, halkın onurlu bir geleceğe olan inancını yeniden kuran bir siyasal çözüm hattını hayata geçirmektir” denildi.
“Kalıcı barış, yalnızca silahlı çatışmaların sona ermesi değil; aynı zamanda toplumsal bütünleşmenin, ekonomik refahın, hukukun üstünlüğünün, demokratik çoğulculuğun ve insani güvenliğin tesisidir” tespitinin yer aldığı raporun sonuç bölümünde, dünyanın farklı ülkelerindeki Kürt meselesiyle benzer deneyimler hatırlatıldı.
Yeni Paradigma Nedir?
“Bugün barış sürecinin önündeki en büyük görev, güvenlik merkezli anlayışı geride bırakıp demokratik toplum eksenli bir paradigma değişimine yönelmektir” denilen raporda, bu yeni paradigmanın “çatışmanın değil uzlaşının; düşmanlaştırmanın değil çoğulculuğun, inkârın değil tanımanın dili” olduğuna dikkat çekildi.
Pozitif Barış
Meclis Komisyonu’nun 24 Kasım’da Abdullah Öcalan ile görüşmesinin “Komisyon’un yasal ve meşru zeminini güçlendirdiği ve çözümün muhatabiyetini bir kez daha netleştirdiği kaydedilen raporda, şöyle denildi:
“Barış sürecinde atılacak her adımın, çatışmasızlık ortamını korumakla birlikte demokratikleşmeyi ve toplumsal barışı derinleştirmesi hedeflenmelidir. Negatif barış yerine pozitif barışın esas alınması, kalıcı çözümün ve aynı zamanda Türkiye’de demokrasinin yeniden inşasının anahtarıdır.
Çözümün kendisi, Türkiye’nin Demokratik Cumhuriyet ufkunu büyüten; yurttaşın özgürleşmesini, devletin şeffaflaşmasını, hukukun evrenselleşmesini sağlayan tarihsel bir olanaktır. Demokratikleşme, barışın yalnızca bir sonucu değil, aynı zamanda koşuludur. Kürt meselesinin siyasal ve demokratik yöntemlerle çözülmesi; güçlü bir hukuk devleti, bağımsız yargı, eşit yurttaşlık, yerel demokrasi, özgür medya, toplumsal denetim mekanizmaları ve bütünlüklü bir yeni demokratik anayasa gibi Türkiye’de yıllardır ertelenen demokratik reformların önünü açar.”
Toplumsal Sözleşmeye İhtiyaç Var
Düşünce ve ifade özgürlüğünün hiçbir baskı, sansür ve cezalandırma tehdidi olmaksızın güvence altına alınması istenen raporda, yeni toplamsul sözleşmeye olan ihtiyaç dile getirildi. Raporda, “Demokratik bir yaşam ‘sadece bir yönetim modeli’ değil bir toplumsal sözleşme, bir ‘birlikte yaşam etiği’dir. Türkiye’de bu sözleşme eksik ve asimetrik inşa edilmiştir. Bu anlamda barış, Türkiye toplumunu uzun süredir rehin alan kutuplaşma ve güvensizlik iklimini dağıtır; farklı kimlikler, inançlar, kültürler ve toplumsal kesimler arasında karşılıklı tanınmayı, bir arada yaşama iradesini ve güçlü bir toplumsal sözleşmeye dayalı yeni ve güçlü bir birlik duygusunu mümkün kılabilir” denildi.
Eşit Yurttaşlık Bölgesel Model Vurgusu
“Tüm halkların ve inanç topluluklarının eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşadığı bir demokrasi, yalnızca bir ideal değil; barış sürecinin en somut kazanımlarından biri olacaktır” denilen raporda, farklı inanç ve kimlik gruplarının, gençlerin, kadınların ve tüm toplum kesimlerinin kendilerini eşit yurttaş olarak hissettiği bir ülke hedefinin altı çizildi.
Barışın aynı zamanda ekonomik açıdan Türkiye’de istikrar ve uzun uzun vadeli refah imkânı sunacağının altı çizilen raporda, “Kürt sorununu çözen, çatışmayı nihayete erdiren bir Türkiye, bölgenin yükselen demokratik değeri ve güçlü modeli haline gelir. Ülkemizde ortaya çıkacak barışçı bir çözüm, Ortadoğu’nun diğer ülkelerinde de demokrasi ve barış açısından önemli adımlar atılmasını sağlayacaktır” denildi.
DEM Parti’nin Önerileri: Ana Gereklilikler
Raporda, DEM Parti’nin “önerdiği ve raporun içeriğinde ayrıntılı ifade edilen ana gereklilikler“ şu şekilde sıralandı:
- Negatif bir söylem çerçevesi içeren ‘Terörsüz Türkiye’ gibi ifadeler geride bırakılarak barış iklimi güçlendirilmelidir.
- Bu süreçte siyasetin ve medyanın dili barış, kardeşlik, demokrasi ve çözüm odaklı bir dil olmalıdır. Bu dil barışın toplumsallaşmasına katkı sunacaktır.
- Büyük barışın yasal omurgası anlamına gelen ‘Demokratik Entegrasyon Yasası’ çıkarılarak ‘geçiş dönemi yasaları’ hayata geçirilmeli ve demokratik siyaset alanı tanınmalıdır.
- Barış sürecinin geldiği aşamada, çözümün kalıcı ve kapsamlı olabilmesi için sürecin baş muhatabının rolünü daha güçlü bir şekilde yerine getirmesinin koşulları sağlanmalıdır. Bu bağlamda barışın kilit aktörü ve çözüm iradesi olan Sayın Abdullah Öcalan’ın barış sürecindeki konumu ve hakları ‘Umut Hakkı’ kapsamında değerlendirilmelidir.
- Barış sürecinin başarıya ulaşması için Öcalan’ın düşüncelerini özgürce üretebileceği ve rolünü yerine getirebileceği daha özgür koşullara kavuşturularak, TBMM çatısı altında kurulan Komisyon dahil olmak üzere, barış sürecine katkı sunacak resmi organların, akademisyenlerin, kanaat önderlerinin, gazetecilerin, aydınların, sivil toplum alanının Öcalan ile doğrudan görüşmesinin yasal ve zorunlu zemini güçlendirilmelidir.
- Barışın inşası için kadınların sesleri, sözleri ve deneyimleri ile bu sürece aktif katılımını sağlayacak bir perspektif esas alınmalıdır.
- Barış sürecinin başarısının, demokratik toplum düzeninin güçlendirilmesine bağlı olduğu hakikatinden hareketle ‘Özgürlük Yasaları’ olarak nitelendirdiğimiz bir dizi yasal reform hayata geçirilmelidir.
- Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve Türk Ceza Kanunu (TCK), Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve İnfaz Kanunu’da yapılacak değişiklikler, toplumun ve bireylerin tüm özgürlüklerini güvence altına alacak öncelikli yasal reformlar olmalıdır.
- Sürecin gelişim seyrinde eşit yurttaşlık hakkını somutlaştıracak anayasal ve yasal değişiklikler kadar ilk aşamada ayrımcılıkla mücadeleyi kapsayan düzenleme ile uygulamaların hayata geçirilmesi ve Meclis bünyesinde Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu’nun kurulması eşit yurttaşlık bilincinin ve kültürünün gelişimine katkı sunacaktır.
- Güncel bir ihtiyaç olarak hazırlanacak ‘Sivil Toplum Yasası’ ile barışın toplumsallaşmasının ve demokratik bir toplumun sağlam temeller üzerinde inşasının boyutlarından biri olan toplumun kamusal hayata kolektif katılımının önü açılacaktır.
- İktidarın geç kalınmış bazı yasal adımları atması süreci güçlendirecektir. Kayyum uygulamasına son verilmesi, hasta tutukluların tahliyesi, AYM ve AİHM kararlarının uygulanması, Barış Akademisyenleri’nin ve KHK mağduriyetlerinin giderilmesine dair düzenlemeler yapılması sürece güveni artıracaktır.
- Gerekli yasal değişiklikler yapılarak merkezi idarenin kayyum atama yetkisi kaldırılmalı; anadilinde eğitim ve hizmet hakkı yasal güvenceye kavuşturulmalı; barışın toplumsal temelde güçlenmesi için eşit ve özgür yurttaşlık temelinde yerel demokrasi ve kültürel haklar güvence altına alınmalı ve gerekli reformlar hayata geçirilmelidir.
- Anayasal vatandaşlık ilkesine dayanan, farklı kimlik ve inançları eşit kurucu unsurlar olarak tanıyan, katılımcı ve yerinden yönetimi esas alan Demokratik Cumhuriyet perspektifi güçlendirilmelidir.
- Barış içinde yaşamanın şartlarından biri geçmişle yüzleşme ve hakikat arayışıdır. Geçmişte yaşanan acıların görünür kılınması, acıların paylaşılması, hakikatle yüzleşme ve adalet mekanizmalarının güçlendirilmesi, kalıcı barışın ön şartıdır.
Bunlar da ilginizi çekebilir
AKP’nin Süreç için hazırladığı rapor güvenlik eksenli
AKP’nin ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ için hazırladığı rapor, TBMM sekreterliğine teslim edildi. Rapor güvenlik eksenli,
6 saat önceMeclis’e sunulan CHP raporun tamamı
CHP’nin, TBMM’nin ’Milli Dayanışma ve Kardeşlik Demokrasi Komisyonu’na sunulan rapor oldukça ayrıntı (53 sayfa) hazırlanmış. CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM Başkanlık makamına teslim ediyor. Sonrasında rapora ilişkin gazetecilere yaptığı açıklamada;
1 gün önceTBMM’si Başkanı N. Kurtulmuş, siyasi partilerin grup koordinatörleriyle görüşüyor
TBMM’si Başkanı N. Kurtulmuş, siyasi partilerin grup koordinatörleriyle görüşüyor
2 gün önce


Yargıtay'da kaybolan dosya ile Gürsel Tekin'in alakası var?