Bugun...


Mustafa Elveren

facebook-paylas
Zindana Mektup
Tarih: 20-07-2018 21:52:00 Güncelleme: 20-07-2018 21:52:00


 

(Eren Erdem ve Ergin Doğru’ya Mektup)

Zindanlardaki tüm siyasi tutsaklara sevgi ve saygılarımla…

Sayın Erdem,

Google arama motorundan yaptığım kısa bir araştırmada; sol ve sosyalist bir gelenekten geldiğinizi, CHP’de bu çizgide siyaset yaptığınızı öğrenmiş bulunmaktayım. Bu çizginizden ve dik duruşunuzdan dolayı muktedir güç tarafından tutsak edildiğinizi düşünüyorum.

Ben de “Mazlum Doğan’ın kabrini ziyaret etmek, Mazlumla ilgili makaleler yazmak, bu makaleleri yayınlamak ve www.gomanweb.org sitesinin editörü olmaktan dolayı 65 gün zindanda tutsak edildim. Yaklaşık bir ay önce özgürlüğüm kısıtlanarak şartlı olarak tahliye edildim. Bu mektubu da size Dersimli bir siyasi tutsak olarak yazıyorum.

Sayın Milletvekili,

Afrin ile ilgili yaptığınız paylaşımlara katılmamakla birlikte TBMM’deki dik duruşunuzu ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için gösterdiğiniz çabaları takdirle karşılıyorum. Alevi sorununa duyarlı olduğunuzu biliyorum. Ancak Kürd sorunu konusundaki düşüncelerinizi net olarak bilmiyorum. Bu konuda net bilgi verebilirseniz sevinirim.

Bu mektubu yazmamdaki esas amacım sizi biraz daha fazla eleştirmekti. Ancak babanızın bir televizyon kanalındaki haber programına canlı olarak katılması ve sizinle ilgili yaptığı açıklamalar benim sizi acımasızca eleştirmemi önledi. Ben 68 yaşındayım. Sanırım babanız benden daha küçük yaştadır. İşte babanızın söylediği birkaç cümle; “Annesi Eren’i sadece CHP’de politika yapsın diye doğurmadı. Oğlum Eren’in haklı olduğunu düşünüyorum. Sonuna kadar Eren’in yanındayım. Eren’e cüzi de olsa verecekleri cezalar bizi yıldıramaz…”  Ne mutlu ki size sahip çıkan bilinçli bir babanız var. O nedenle babanız gibi bilinçli biri size sahip olduğu sürece TUTSAKLIĞIN sizi çok etkileyeceğini sanmıyorum. Keşke benim de babam sağ olsaydı aynı şekilde bana sahip çıkabilseydi. Eminim ki benim babam da sağ olsaydı bu şekilde bana sahip çıkacaktı.

Değerli Milletvekili,

Elazığ zindanında tutsak olan bir dostuma yazdığım mektubu aşağıya aktarıyorum. Çünkü bu mektup’ta sizin de adınız geçmekte ve CHP ile ilgili bazı değerlendirmeler yapılmaktadır. O nedenle bu mektubu size de göndermem gerekiyordu. Demokratik anlayışım bunu gerektiriyor.

Sayın Erdem,

Gerek sosyal medya üzerinden adınıza paylaşılan mesajlardan ve gerekse aile çevrenizden öğrendiğim kadarıyla moralinizin yerinde olduğunu sevinçle öğrenmiş bulunmaktayım.

Verdiğiniz mücadeleden dolayı sizi kutlar, başarılarınızın devamını diler, biran önce özgürlüğünüze kavuşmanızı istiyor, sevgi ve saygılarımı sunarım.

15.07.2017

Mustafa Elveren / Em. Öğrt.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Dersim Sevdalısı Yazar Ergin Doğru’ya Mektup -5-

Değerli Dersimli Hemşerim,

Bundan yaklaşık bir ay önce ben de zindanda tutsaktım. Zindandayken size mektup yazmayı çok istiyordum. Hafızamı çok zorlamama rağmen ne yazık ki Elazığ’daki zindan adresinizi hatırlayamadım. Hatta zindanın kantininden satın aldığım A4 kâğıtlarından birine; “Zindandan zindana sana mektup yazacağımı hiç aklımdan geçirmemiştim.” Diye not düştüm.

Sayın hemşerim,

Köylüm ve ilkokul arkadaşım olup, 36 yıl önce Diyarbakır zindanında yaşamına son vermiş olan Mazlum Doğan’ın kabrini ziyaret etmekten ve kendisiyle ilgili olarak yazdığım yazılardan dolayı PKK/KCK/PYD-YPG “terör” örgütlerinin propagandasını yapmak suçlamasıyla gözaltına alınıp, tutsak edildim..

 5 günlük emniyetin gözaltı hücresinde kaldıktan sonra 12 Nisan 2018 günü Antalya L Tipi cezaevine konuldum. Dolayısıyla 65 günlük zindan cehenneminde tutsak olarak yaşamanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Öyle ki, 14 kişilik yaşam alanına 35 kişi sığdırılırsa öfkelenmemek elde değildir. Yaklaşık bir ay önce özgürlüğüm kısıtlanarak şartlı olarak tahliye edilmiş bulunmaktayım.

Ne yazık ki ülkemizde yargı tarafsızlığını yitirmiş bir hale gelmiştir.  

16.04.2018 günü Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde Aydın Engin “AKP yargısının sefaleti” başlıklı yazısında; “28 Şubat davasında aralarında dönemin en ünlü generallerinin de bulunduğu 21 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Ardından ceza müebbed hapise çevrildi ve… Ve müebbet hapse mahkûm edilenler adli kontrol koşuluna bağlanarak serbest bırakıldılar. Yargıtay sürecini tutuksuz olarak yaşayacaklar. (…)AKP yargısının hesabında da ‘müebbet hapse mahkûm tutuksuz hükümlüler’ gibi bir hukuk garabeti yazıldı…” (1)

Sayın Aydın Engin 28 Şubat “post modern” darbeden yargılanan rütbeli askerlerin davasına atıfta bulunuyor. Kebap gibi bir yargı kararı olmuş değil mi? Önce müebbet hapse mahkûm et, sonra “İyi Hal”den denetimli serbestlik uygula. Bu insanların mahkûm olmalarını savunmak ya da mahkûmiyetlerine karşı çıkmak benim işim değildir. Zaten kişiliğim de bu duruma müsaade etmez. Ancak yargılama biçimi ve karar sonucu bizi ilgilendirmektedir. Çünkü medya üzerinden paylaştığımız basit bir mesajdan, görüşümüzü yansıtan yazılarımızdan dolayı uzun süre tutuklu kalıyor veya yıllarca ceza alıyoruz.

Ömür boyu ceza almış birine adli kontrol koşuluna bağlanarak serbest bırakılması gibi bir hukuk kuralı uygulanabilir mi? Eğer böyleyse, halen zindanlarda bulunan binlerce siyasi tutuklu ve hükümlüye bu kural neden uygulanmıyor? Böyle bir yargılama sistemi Dünya’nın hangi ülkesinde var? Doğrusu çok merak ediyorum. Dolayısıyla yargının tarafsızlığını yitirdiği açıkça görülmektedir.

Bugün ülkemizde ne yazık ki hukukun kırıntısı bile kalmamıştır. Hukukun işlemediği ülkelerde adalet olmaz. Dolayısıyla evrensel hukukun ve insan haklarının ülkemizde tesis edilmesi için öncelikli olarak mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Tüm bu hukuksuzluklara karşı Ana muhalefet partisi CHP’nin bir süre önce gerçekleştirdiği “HAK-HUKUK-ADALET” yürüyüşünden sonra bu partinin demokratik tepkileri kesintiye uğramış, o günden sonra da ciddi bir etkinlik gösterememiştir. Her ne kadar Eren Erdem, Barış Yarkadaş, İlhan Cihaner… gibi bazı milletvekillerinin özel çabaları olsa da bu kişiler listelerde gösterilmedi. Seçim gecesinde İnce’nin balonu da patladı. O nedenle CHP içindeki sol kesimi de içine alacak bir çerçevede yeni mücadele yöntemlerini devreye sokmak gerekir, diye düşünüyorum.

Dünya’nın birçok ülkesinde savaşın, zulmün, yoksulluğun, kan ve gözyaşının olduğu bir dönemden geçmekteyiz. Ne yazık ki, ülkemiz de bu kategorinin içindedir. Bu beladan tek çıkış yolu olarak “DEMOKRASİ BLOĞO”nun ya da ”DEMOKRATİK GÜÇ BİRLİĞİ”nin acil olarak yaşama geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Antikapitalistler, demokrat liberaller, Cumhuriyetçi Kemalistler, Sosyal Demokratlar, sosyalistler, devrimciler, sendikalar, demokratik Alevi kuruluşları, demokratik siyasi Kürd kurum ve kuruluşları çerçevesinde “Demokratik Güç Birliği” şemsiyesi altında bir araya gelebilir. Ancak, bu oluşumun esas amaçlarından biri Kürd sorununa demokratik çözümü ve barış konusunun ön planda tutması şarttır. Çünkü Başta Ortadoğu olmak üzere Türkiye’de de tüm sorunların ana kaynağının Kürd sorunu olduğunu düşünüyorum. Böyle bir oluşumun biran önce hayata geçmesinin gerekliliğine inanıyorum.

Yukarıdaki değerlendirmelerimle ilgili varsa (ki mutlaka vardır) olumsuz içeriklerini Ayfer ile bana gönderebilirsiniz. Mektuplar Ayfer ile bana ulaşması daha kolay olur.

Sevgili dostum,

Cezaevinden tahliye olduktan sonra e-posta adresime gönderilen yüzlerce mesajların içinden sana ait olan yazıyı fark ettim. Resim formatındaki bu yazını gecikmeli de olsa text formatına çevirip, yanıtladım. Senin mektuplarını text formatına çevirmek ne kadar yorucu ve zor da olsa, başta tansiyon olmak üzere çok sayıda sağlık sorunlarıma rağmen hiç üşenmeden gerçekleştirmeye çalışıyorum. Bu zahmete senin için katlanmaya değer. Çünkü senin yazıların çok muazzam bilgiler içermektedir. O bilgilerden ben de yararlandığımı söyleyebilirim.

Sevgili Kardeşim,

Elazığ 2 Nolu zindanından yazdığın makaleden bir alıntıyı buraya aktarmadan geçemeyeceğim. Benimki de “tereciye tere satmak” gibi bir şey oldu ama senin bu şekilde değerlendirmeyeceğini biliyorum.

“(…) Muktedirlerin şarkısını yeniden dinlemek yerine tüm renkleriyle, tüm farklı sesleriyle kendi koromuzu oluşturalım. En güzel besteyi yapalım ve artık kendi şarkımızı söyleyelim. Kendi şarkımızı rüzgârlara bırakıp kırlara, denizlere, ormanlara, çiçeklere taşıyalım. Kuşkanadına yazıp kendi şarkısını söylemeyi bekleyenlere gönderelim. Hiç gecikmeden derhal birbirimize ikrar verdiğimiz kutsallar şahitliğinde söz kesip en gür sesimizle haykıralım ve soralım: Eşit, insanca, demokratik, özgür bir ülke için umudun yarınlarını, geleceğimizi kazanmak için, YARINLARI KAZANMAYA VAR MISIN?” (2)

Dersim sevdalısı Dostum,

 Yazdıklarından etkilenmemek mümkün mü? Ben çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Egemen gücün aydınlardan korkup, onları zindana atmakla çok büyük hata yaptığını düşünüyorum. Aydınları zindana atmak yerine söylemlerini dikkate almaları gerekirdi. Bizler gibi değerleri zindanlarda çürütmek büyük bir aymazlıktır.

Can dostum,

Hani derler ya! “Gönül ne kahve ister, ne kahvehane. Gönül sohbet ister, kahve bahane.”

Benimki de o hesap. Değerlendirmeler yapmak bahane, gönül sizlerle mektup yazmak ister.

Tiyatro oyunlarının sonunda oyuncular sahnede hep bir ağızdan şöyle derler; “sürçü lisan ettiysek affola!”

Hepinizi hasretle kucaklıyor, sevgi ve saygılarımı sunarım.



Bu yazı 1538 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI