Bugun...


Menaf Arslan

facebook-paylas
Bu "tekçi zihniyet"e karşı durmak neden zor olsun ki?
Tarih: 22-11-2016 02:35:00 Güncelleme: 22-11-2016 02:35:00


Bunun için tek bir cümle ile yanıtlarsak herhalde "birlik olmak" şart olduğu gerçekliğiyle hareket edilmemesindendir.

***
Bugün, AKP'nin saray'ın "karar hükmünde kararnamelerle" sivil darbe ile işgal altında tutulan Meclis için:
20.09.2015 tarihinde (Diplomasız) Erdoğan bu açıklamayı yapmıştı: 
"Meclis'e  550 TANE YERLİ VE MİLLİ MİLLETVEKİLİ İSTİYORUM" demiş olması, bugün kendisine muhalif olan tüm kesimlere karşı daha fazla diktatöryal kesilmesini sağlamak amacıyla dediği ortaya çıkmıştır.
İnsana, doğaya, tabiata düşmanlık güderek salt "parasal" ve "narsisizm" bir anlayışla her ne kadar Türkiye'yi bugün yönetmeye çalışıyor olsa da, aslında kendi yarınını nasıl bir hezimete uğrayacağını çok iyi bildiği için "Memleketi" kaotik bir durumun içerisinde yöneterek böylece "tüm yaptıklarına" karşı hiç kimse sesini çıkartmasın istemesi, yaşanacak olanlara sebep olmaktan yakasını kurtaramayacaktır !
Kuşkusuz "dur" demek pek o kadar zor olmadığı, yarın'larda hiç tahmin edilmeyenler tarafından bir gör sesle karşı duruş sergileyerek ortaya çıkanlar karşısında herkes bu kadar mı çok kolaydı diye kendi kendine yakınmaya başlayacaklar.
Geçen zaman diliminde korku, ürkeklik, sessizlik bir süre sonra yerini inanılmaz "karmaşıklığa" bırakacak olmasıni belirtmek kahin olmayı gerektirmiyor. 
Tarihte baskı ve zulüm etmenin sonucunda ne yaşanmışsa akibet de değişmeyecektir.
Savaşta rant kazananlar  "yangında mal kaçıranlar" ve sülalelerini  servet sahibi yapanlara karşı bugüne dek sessizliklerini hiç bozamayanlar aslında bir kükreseler, bugün boş meydanlarda ahkam kesilenlere karşı "aha halk ayaklandı" korkusuyla kaçacak yer ararlar.
Kaplumbağa kafesinde kendisini her ne kadar güvende hissediyor olsada çıkacak büyük bir yangında kafesi hiç bir işe yaramayacağını bilmiyor olması, bu insanlar için de geçerli olmadığını illa dile getirmek mi lazım?
***
AKP 2002 yılında değil de 1992 yılında iktidara ge(tirti)lmiş olsaydı, eminim durum bugün çok farklı olacaktı. Çünkü, Osmanlı döneminde kalan son "mirasa" sahip çıkma görevi AKP'ye verildi ve bugün yaptıkları icraatları memleketi ne hale getirdiğine hacet istemiyor. 
"Çırak, kalfa usta" dönemi bitmiş bugün başka bir seyir almış olacaktı.
Üç dönem  boş vaatlerle kandırılan halk nasıl bir somun ekmeğe muhtaç ettirip "korku imparatoru" nidaları yerine, bugün halkların özgürlük şarkıları yerini almış olacaktı. 
Hani hiç yaşanmamış olaylar hiç yaşanmaz dememek gerekiyor. 
Tamam da yarına bırakılan iş bugün neden yapılmıyor sorusu kafalarda ağrı yapmaya neden devam etsin ki?
***
Kürdler ve Türk(ler)iye halklarının öncelikli birinci temel istemi,  süren savaşın ivedilikle son bulması ve barışın sağlanmasıdır. Evet ama dikkat edilirse artık kimse kolay kolay bunu dile getirmiyor, öncelikli olarak şahsi olarak düşünerek:Örneğin kendimi, ailemi, işimi, evimi, düzenimi nasıl nasıl koruyabilirim? Telaşı dolayısıyla bunu da genelleşme algısına olumsuz şekilde etki etmeye devam ettikçe, kimse yaşanacaklardan yakınmaya kalkışmasın.
Şahsi, ailevi, işini, düzenini nasıl koruyabilirim düşüncesi ile hareket etmek, zulümkarların tamda istemlerine hizmet etmektir.
Yanlış olan her yanlış zamanla bir anlayış olarak algılatmaya çalışanların hizmetine hizmet ediyorsa bu herkes için büyük bir hezimet olacak sonuçta. 
Bu yüzden sürdürülen "tekçi zihniyete" karşı duruş sergilemek ve bunu birliktelik içerisinde yapmak pek o kadar zor olmaması gerek.
Bu durum sadece sözde değil özde de yapmak mümkündür. Bunun koşulları, şartları, olanakları var. 
Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da bulunan (hangi görüşte olursa olsun) tüm sivil toplum kuruluşlarının AKP'nin "karar hükmünde kararname"leri tastik ederek "tekçi zihniyetle" Türkiye teslim alınamaz olduğunu bir bütünlük içerisinde herkese halkın gücünü göstermek gerekiyor. 
Dikkatiniz hiç çekti mi bilmiyorum?
Okuyanlara tahammül edilmiyor ama okumayanlara göz yumularak sadece "nutuk atanlara" yalan-dolan "mülakatlara" itibar edilme algısı oluşturmaya çalışıyorlar ve bunu da maalesef başarıyorlar.
Bunuda tüm herkesimi açlıkla, işsizlikle, bana taraf değilsen sana hiçbir şey yok polis yönetimiyle yapılan baskılarla yapıyorlar. 
Barışı isteyenler hapis-tecrit, savaş-kaos isteyenler iktidarda. Bunu nasıl açıklayacaksanızsa açıklayın ancak tek bir husus var -ki buda hepimiz için hayati öneme haiz olduğudur.
Bu gerçeklikte:
Sadece Kürdler için değil dünya insanları için çok önem arz eden ve insanlık adına reel bir özgürlük, demokrasi  ile donanmış yönetim şekli ile bunun büyük mimarı ve rolü olan Sayın Öcalan'ın özgürlüğüyle değil sadece Kürdistan, Ortadoğu ve tüm tüm dünya'yı kasıp kavuracak yeni bir yaşam ile hayat bulacaktır.
Düşünebiliyor musunuz?
Neden hep Mezopotamya, Ortadoğu coğrafyası egemen güçlerin ganimet paylaşma sahası olmaktan kurtarılamıyor?
Kurtarılacak olması ve  tüm dünya'yı olumlu açıdan etkileyecek bir dönemin başlangıcı olacağı kanısı, gün geçtikçe önemini daha fazla hissettiriyor?
Bu realitenin sıcak bir örneği ROJAWA DEVRİMİNDEN de rahatlıkla görülmektedir.
Çünkü Sayın Öcalan'ın Felsefesi :
Dünya politikası ve siyaseti Ortadoğu'nun şekillenmesiyle tekrar dizayn edildiği bir süreçte yıllardır İmralı adasında ağır tecrit koşulları altında neden tutulduğu ve neden açıklamalarına kısıtlama engel koyulduğunu ve Kürdlerin barışa yönelik olan ısrarları ve esnekliği farklı gözlüklerle bakılacağına, bu can alıcı durumu objektiv açıdan bakılırsa herkesin menfaatine olacağı aşikardır.  
Ortadoğu "coğrafyası" değişmeyen makus tarih cenderesinde asırlardır helak edilen halkları, yakıp yıkılarak talan edilen coğrafyası, yer altı kaynakları üzerinde yapılan "ganimet"  paylaşımları  ile   memleketlerini,  Ortadoğu ve Mezopotamya Coğrafyasını savaş alanına dönüştürerek, memleketlerini ise  modernleştirmeye devam eden "egemen güçlere" karşı,   " ORTADOĞU HALKLARI KONFEDERALİZMİ" hayat bulmadıkça, maalesef insan hayatı bu topraklarda paramparça edilmeye devam edilecektir.
Zor olarak görünen aslında objektiv olarak zoru zorlaştıran zor değildir, zor olarak görülen olan husus özünde bir birlik çatısı altında hareket edilememesi olduğu gerçekliğidir. 
 
Ve,
Neden  Ortadoğu ve Mezopotamya coğrafyaları  hep savaş alanına dönüştürülmekten kurtulmamış bugüne kadar?
Çünkü: 
Egemen güçler olarak bilinen "G-8" ülkeleri gözlerini bu coğrafyanın topraklarında hiç ayırmamışlar! 
Çok ilginçtir -ki günün birinde 70 yaşında bir Alman bana aynen şunu demişti: "Savaşlar olmazsa biz geçimimizi nasıl yaparız" .
***
Genel anlamda asırlardır uluslararası komploları hep bu coğrafyada cereyan edilmiş, kirli plan ve projeler bu coğrafya üzerinden yapılarak kıyımlar yaşanmış.
Ortadoğu egemen güçler için bir gemi ve Mezopotamya da dümenleri oldukça bu topraklarda yaşayan insanlar penaber olmaktan kurtulamayacaktır.
***
Dönem dönem "yeni teknoloji ile donatılmış" öldürücü tüm silahlar üretilerek ve bu coğrafya (Ortadoğu ve Mezopotamya) da binlerce masum insanları katletmesine sebep vererek dünya pazarına pazarlamaya çalışıyorlar. 
Ve neden hep Ortadoğu ve Mezopotamya toprakları  egemen güçlerin ateş poligon sahasına dönüştürülmekten kurtulamamıştır?
Klasik bilinen bu gerçeklikle herhalde.......
Yer altı ve yer üstü kaynaklar olarak bilinen (baş belası haline gelmiş) kara elmas (petrol) yüzünden bugüne dek hiç gün yüzünü görmeden helak edildi/edilmeye de devam ediliyor, olmasındandır !
Ve saire ve saire....
***
Anadolu coğrafyası kaderinin değişmesi kuşkusuz, Ortadoğu ve Mezopotamya kaderlerinin değişmesiyle bağlantılıdır. Dolayısıyla Türkiye'nin içinde bulunduğu bu hal hiç de iyi bir hal değil tabiiki. 
T.C(eberut)Devleti  "cumhuriyet tarihinin en zor dönemini" yaşadıklarının çok açık gösterisi olan "vagon - vagon asker sevkiyatı" yapmalarıyla anlaşılmaktadır.
Yanısıra hemen-hemen tüm askeri savaş araçlarını Kuzey-Güney-Batı Kürdistan sınırlarına konumlandırdıkları hayra alemet içinde değildir. İnsanın aklına bir bütünen KÜRDİSTAN'I tekrar işgal etmeyi mi planlıyorlar durumu ortaya çıkmaktadır?
Bu iş öyle kolay olur mu olmaz mı artık önümüzdeki bu kış ayı içerisinde yaşanan tüm gelişmelerin seyri belirleyecektir! 
Bu yüzden Kürdler'in öyle kolay olarak dile getirilemeyen bedellerle elde ettikleri kazanımlarını gasplarla tekrar ele geçirmek isteyen bu ceberrut devletin taktiği şudur:
Kürdün elinde ne varsa al, zor ana düştüğümüzde çaresiz kaldığımızda küçük şeyleri vererek Kürdleri yetindirelim politikası ezelden beridir sürdürmektedir.
Ancak bugün her şey eskisi gibi olmadığı da aşikârdır.
Kürdler elde ettikleri kazanımlarını bugün  gasp yoluyla el konuluyorsa, bu kirli eller Kürdistan'da artık bir itibarları kalmamıştır demektir.
Mevcut devlet mekanizması sistemi, Kürdistan'da artık geçerliliğini yitirmesi ve hüküm sürmeleri olanakları ortada kalmadığı içindir ki pervasızca saldırılarına devam ediyorlar.
Bu saldıraları da netice alamayacağını belediyelere gasp yoluyla el konma olayı, özünde Kürdler için sonucu "MUHTEŞEM OLACAK"  realitesi de değişmeyecektir.
***
Türkiye Devleti, akla hayale durgunluk veren politikalarla hakimiyetini  sürdürmüştür. Hep yalan atarak yönetimi elde tutmuştur. Profesyonel "iyi çocuklarıyla" hep komploları oluşturarak gidişata göre toplumu galeyanlarla ve uyduruk senaryolarla ve iftiralarla içine girdiği zorluklardan çıkmaya çalışmıştır.  
Şimdi bugün ne dündür , yarında ne bugün ve ne de dün gibi olacaktır. Olacak olan da bugün olmuş olanlar gibi hiç olmayacaktır. 
Hal böyle ve bu hal kökten değişmedikçe maalesef daha çok komplolar, uyduruk iftiralarla memleket idare etmeye çalışacaklar.
Kürdlerin elde ettikleri kazanımları yıllar alıyor ancak yeterli örgütsüzlüklerinden ötürü bu kazanımlar bir celsede devlet kollukları tank, top, panzerlerle gasp ederek ele geçiriyor. 
Değişmeyen bir tarzıdır devletin yaptığı bu uygulamaalar:
Kürd Özgürlük Hareketi karşısında aciz konuma düştüğünde, bir süre Kürd sorunu konusunda çözüme gelecek bir hava yaratıyor. Ve bu şekilde kamuoyunu büyük bir beklentide bekletiyor. 
Özellikle Kürdleri rehavete kaptırmak için her türlü açıklamaları yapmaktan geri kalmıyor. Ha adım attı umudu ile her şeyi askıya almayı çok iyi beceriyor. 
Kürdler elde ettikleri kazanımlarına kazanım katacak derken, cetlerinden kalma kirli sinsi bir oyunla her şeyi "sil baştan" ele alarak ters yüz etmeyi ihmal etmeyen devlet mekanizması çarkları artık Kürdistan'da dişleri tümden kırılmıştır. 
Gasp yolu ile işgal ettikleri Kürd ve kendisine muhalif olan tüm kurum-kuruluşları ele geçirmek memlekette huzuru sağlayacak değil ya! 
Bu gerçekliği vurgulamak yerinde olacaktır:
Kuşkusuz bu durum devlet adına  bir başarı değildir tam aksine çaresizliğin tâ kendisidir ve belirtisidir. Çünkü Kürd Özgürlük Hareketi hür iradesiyle  mücadelesini sürdürürken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti en son gelişmiş teknoloji silahlarla, tank, toplarıyla, savaş uçaklarıyla yüzbinlere varan askeri (güvenlik güçleri) birlikleriyle yine de aciz konumdan çıkamıyorsa bu devlet, Kürd Özgürlük Hareketi karşısında asla başarı sağlaması mümkün değildir.
Savaşta ısrar eden mevcut devlet yönetimi "büyük bir savaşa" hazırlık yapmaya çalışırken, savaş hazırlık yapa harcamaları kimin parasıyla yapılıyor sorusunu kendisine sormayan bir halk aç kalmaya mahkumdur. 
Dolayısıyla:
Genel anlamda "tekçi zihniyete" karşı bir bütünsellik içerisinde hareket edilmedikçe bu zorbalıkları daha bir süreye kadar süreceğe benziyor. Ve haliyle "memleket için" kısacası bu gidişat herkes için hiçte  iç açıcı değil !          
Bunun için tek bir cümle ile yanıtlarsak herhalde "birlik olmak" şart olduğu gerçekliğiyle hareket edilmemesindendir.


Bu yazı 2396 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI