Bugun...


Arif Ali CANGI

facebook-paylas
Halksız, hukuksuz; Bergama'da değişen bir şey yok
Tarih: 01-02-2016 03:01:00 Güncelleme: 01-02-2016 03:01:00


Geçtiğimiz Eylül ayında Koza Altın Madeni İşletmeciliği, açılan 'paralel soruşturması' üzerine kayyıma devredildi. (1) Şirkete ait Dikili-Çukuralan'daki altın madeni ocağında bu kez kayyımlı olarak kapasite artırımına gidiliyor. 

Çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) komedisi ile çevre, halk, hukuk, üçüncü kez yapılan kapasite artırımında da umursanmıyor. Yasal olarak zorunlu olan halkın katılımı toplantısı bu kez de yapıl(ama)dı. 

Çukuralan'da 7 Ocak saat 12'de yapılacağı duyurulan toplantının yapılacağı 25-30 metrekarelik küçük köy kahvesinin  toplantı öncesi şirket çalışanlarınca doldurulması neticesinde halk toplantıya katılamadı. Toplantı, duyurudaki saatten 10 dakika önce başlayıp, on beş dakikada sona erdi. Bu şekilde İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü 'halkın katılımı' toplantısını yapmış oldu. Elli imzalı tutanakla durumu tespit eden Bergama Çevre Platformu şimdi kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu, daha geniş bir salonda yöre halkının katılımıyla toplantının tekrarlanmasını talep etti.

Çukuralan toplantısı yeniden yapılır mı, halka kapalı toplantı yapan kamu görevlileri hakkında soruşturma açılır mı? Hiç sanmıyorum, daha önceki deneyimlerimize göre toplantı yenilenmez, soruşturma da açılmaz. (2) Keşke yanılmış olsam.

Halksız ÇED olmaz

Çevre sorunlarının ortaya çıkması üzerine geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren çevre koruma hukuku oluşturulmaya çalışılıyor. Çevresel etki değerlendirmesi de bu dönemde çevre koruma hukukuna giren bir kavram. ÇED çevreye olumsuz etkileri olan yatırımların, çevresel etkilerinin en aza indirilmesi için alınması gereken önlemleri ifade eder. Dikkat edilirse, çevresel olumsuz etkileri sıfıra indirmekten değil, en aza indirmekten söz ediliyor. Bu nedenle toprağın, suyun, havanın, dolayısıyla yaşamın korunması için adamakıllı yapılsa bile ÇED süreci tek başına yetmiyor. 

Bizde bu yetersiz ÇED süreci dahi düzgün işletilmiyor. Türkiye, ÇED ile 1993 yılında ÇED Yönetmeliği'nin yürürlüğe girmesiyle tanıştı. Yürürlüğe girdiği tarihten bu yana yedi kez yönetmeliğin tamamı değişti, onlarca kez de maddelerinde değişiklikler yapıldı. ÇED Yönetmeliği hep istisnalarıyla gündeme geldi ve bir türlü koruma güvencesi oluşturamadı. 

Herkesi ilgilendiren sorunların çözümünün sihirli anahtarı, sorunun toplumsallaşmadır, çevre sorunları da öyle. Bunun için bilgi paylaşımı, görüş alışverişi ve karar süreçlerine halkın katılımı gerçekleştirilmelidir. ÇED'in koruma sağlayabilmesinin güvencesi de halkın katılımıdır. Çukuralan toplantısı Türkiye'de işletilen ÇED süreçlerindeki halkın katılımının nasıl yapıl(ma)dığını gösteriyor. Halkın katılımı olmadığı gibi mahkeme kararları da genelge ile aşılıyor. Bu konuyu geçen 7 Aralık'ta bu köşede yazmıştım. (3) 

Cevher Çin'de mi işletilecek?

Anlayamadığımız bir şey var; Çukuralan'dan çıkartılacak cevherin işletileceği Ovacık Altın Madeni işletmesinde iki atık havuzu dolmuş durumda, üçüncü atık havuzu için başlatılan ÇED süreci durdurulmuştu, bu arada işletmenin orman izinleri de geri alınmıştı. Bu haliyle Ovacık'ta işletme yapılmaz, Ovacık'ta değilse çıkartılan cevher nerede işletilecek? Efemçukuru'nun cevheri gibi Çin'de mi işletilecek? Yoksa kayyımla birlikte orman izinleri yenilenip, Ovacık'a yeni atık havuzu mu yapılacak?

Bergama köylülerinin destanlaşan hareketini unutmamak gerek. Bunu taçlandıran 1997 tarihli Danıştay kararı, ardından verilen onlarca mahkeme kararı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı ile Bergama'daki siyanür liç yöntemiyle altın madenciliği hem Türkiye hem de Avrupa hukukuna aykırı bulunmuştu. İşletmenin özelliği ve yarattığı çevresel risklere ilişkin o günden bugüne değişen bir şey yok, risklerin bir kısmı da gerçekleşti. 

Hukuksuzluk açısından Çukuralan toplantısı Bergama'da bir şey değişmediğini gösterdi. Kayyımlı ya da kayyımsız Kozak yaylası ve Bakırçay'ın ölümü pahasına hükümet/şirket el ele siyanürlü altın madenciliğine devam deniyor. Bunu Bergama'nın doğası kaldırmaz, hukuk da kaldırmaz; sessiz kalmamalı, çıkar ve iktidar yarışlarına aldırmadan yaşamı savunmaya devam etmeliyiz.
 



Bu yazı 3953 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI