Bugun...



Türkiye ittifakını arıyor!/‘Ya birlikte kazanacağız ya hep birlikte kaybedeceğiz’

Türkiye toplumu, kalıcılaşma riski olan baskı ortamında geleceği kurtarmak için ortak mücadele ve ittifak arayışlarını tartışıyor. 2019 seçimlerine giderken, AKP etrafında şekillenen milliyetçi-muhafazakar ittifaka karşı halklar da “demokratik cephe” arayışında.

facebook-paylas
Güncelleme: 09-08-2017 18:49:29 Tarih: 09-08-2017 17:46

Türkiye ittifakını arıyor!/‘Ya birlikte kazanacağız ya hep birlikte kaybedeceğiz’

 Türkiye ittifakını arıyor!

Türkiye toplumu, kalıcılaşma riski olan baskı ortamında geleceği kurtarmak için ortak mücadele ve ittifak arayışlarını tartışıyor. 2019 seçimlerine giderken, AKP etrafında şekillenen milliyetçi-muhafazakar ittifaka karşı halklar da “demokratik cephe” arayışında. 

7 Haziran’da 2015 seçimleriyle Türkiye toplumunun ortaya koyduğu demokratik seçenek karşısında devreye giren savaş ve baskı politikaları derinleşerek devam ediyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL), çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile cendereye alınan Türkiye toplumu, 16 Nisan tarihinde gerçekleştirilen referandum ile istibdat düzenini kalıcılaştırma girişimlerine karşı demokratik seçeneğini yaratma arayışına girdi. Bu açıdan AKP’nin MHP gibi milliyetçi, Doğu Perinçek’in Vatan Partisi gibi ulusalcı yapılarla geliştirdiği ve önümüzdeki dönemde BBP ile Saadet Partisi’ni de katmayı düşündüğü “milliyetçi-ulusalcı-mukaddesatçı” cepheye karşı halkların ve demokrasi güçlerinin oluşturacağı “demokrasi cephesi”, “ortak mücadele” ve “demokrasi ittifakı” arayışları önem kazanmış durumda. 

Türkiye ittifakını arıyor! -1-

KÜRT-TÜRK İTTİFAKI

Türkiye tarihinde ittifaklar ilk kez tartışılmıyor. Topluma karşı saldırının büyüklüğü tarihsel ittifakların büyüklüğünü de beraberinde getirdi. Türkiye halklarının emperyalist saldırı altında olduğu 1920’li yıllarda gelişen ittifak, beraberinde zaferi ve cumhuriyetin kuruluşunu getirdi. Özellikle inanç grupları ve etnik yapılarla kurulan bu ittifak, cumhuriyetin de temellerini attı. Sivas ve Erzurum Kongreleri, Türk-Kürt halkı arasında kurulan ittifak için önemli bir zemin teşkil ediyordu. Daha önce iki halk arasındaki benzer ittifaklar, Türklerin Anadolu’ya yerleşmesini sağlayan Malazgirt, bu önemli tarihsel ittifaklardan biri olarak şekillendi. Ancak Cumhuriyet, ulus-devlet mantığı üzerine kurulduktan sonra bu ittifak yıkılmaya ve inkar süreci işlemeye başladı. Büyük oranda halkların geleceklerinin baş aşağıya gitmesi de bu sürece dayanıyor. 

İLK DEMOKRATİK İTTİFAK DENEMESİ! 

Cumhuriyet tarihi boyunca, sonraki yıllarda da sorunların varlığı üzerinde kurulan iktidar eksenli ittifaklar ile buna karşı mücadele eden güçlerin bir araya gelerek geliştirdiği ittifaklar damgasını vurdu. Özellikle inkar ve asimilasyon süreciyle birlikte Kürtlere karşı ciddi ittifaklar geliştirildi. Dışarıdan alınan destekler, Gladio’nun örgütlendirilmesi, oluşturulan Şark Islahat Planı ve bunların güncellenmesi ile Dersim, Koçgiri, Ağrı, Zilan gibi katliamları da beraberinde getiren süreçler yaşandı. Toplumun üzerinde geliştirilen baskılarla birlikte buna karşı ittifak arayışları da gelişmeye başladı. 

1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi (TİP), bu ittifak arayışlarının sonucunda doğdu. Değişik iş kollarında örgütlenen işçilerin bir araya gelerek kurduğu TİP, daha sonra demokrasiden yana Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Adnan Cemgil, Nazife Cemgil, Cemal Hakkı Selek, Yunus Koçak, Fethi Naci ve daha birçok aydının katılımıyla genişledi. Kürtlerin de önemli oranda destek verdiği ve girdiği ilk seçimde 15 milletvekili çıkaran TİP’e, 1962 yılında Türkiye Sosyalist Partisi (TSP) dahil oldu. Toplumsal muhalefetin etkili bir dinamiği haline gelen TİP, 21 Temmuz 1971 tarihinde kapatıldı. TİP’in o dönemki milletvekillerinden Dr. Tarık Ziya Ekinci, TİP’i toplumsal tabanda demokratik kesimlerin birlikteliği olarak tanımlıyor ve Ekinci’ye göre bugün TİP’e en yakın modeli HDP temsil ediyor. 

MİLLİYETÇİ İTTİFAKIN İLK TEMELİ DE 1991’DE ATILDI

Yakın tarihte de benzer birçok ittifak arayışı ve girişimi oldu. 1991 yılında sağ siyasette Necmettin Erbakan’ın Refah Partisi (RP), Alparslan Türkeş’in Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Aykut Edibali’nin Islahatçı Demokrat Partisi (IDP) gerçekleştirdikleri ittifak ile yüzde 16,88 oranında oy aldı ve bu ittifak Refah ile başlayan ve AKP ile devam eden sürecin de başlangıcı oldu. 1995 seçimlerinde de sıkıntı yaşamaya başlayan ANAP, BBP ile seçim ittifakı yaptı. ANAP çatısı altında gidilen seçimlerde bu ittifak yüzde 19,7 oranında oy aldı ve 132 vekil çıkardı. BBP de TBMM’de 7 vekille temsil edildi. 

SHP-HEP İTTİFAKI

Sağ siyasette yaşanan bu ittifak arayışlarına karşılık Kürtlerin legal alanda siyaset sahnesine çıkmasıyla birlikte solda ciddi ittifak arayışları da başlamış oldu. İlk olarak dönemin AKP’si olan RP ile dönemin MHP’si olan MÇP arasında sağlanan ittifaka karşı, HEP ile SHP arasında da ittifak sağlandı. SHP-HEP ittifakında 18’si HEP’li olmak üzere 88 vekil çıkarıldı. HEP’lilerin daha sonra SHP’den ihraç edilmesiyle başlayan Kürt siyasetinin özgün yürüyüşü, sonraki yıllarda ciddi ittifak arayışlarını da beraberinde getirdi. 

KÜRTLERİN 1990’DAN BAŞLAYAN İTTİFAK ARAYIŞI

Kürt siyaseti sonraki yıllarda hem kendi içinde hem de sol ve sosyalist gruplarla bu arayışını sürekli kıldı. Kürtlerin demokrasiden yana Türkiyeli güçlerle birlik arayışının ilk nüveleri İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kuruluşu ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) mücadelesinde ortaya çıkmaya başladı. İHD’nin kuruluşunda Kürtlerle birlikte birçok kesim bir araya geldi. Yine fiili meşru mücadeleyi esas alan KESK’te Kürtler, Türkiyeli devrimci yapılarla birlikte örgütlenmeye başladı. 1991 yılında akamete uğrayan HEP ve SHP arasındaki ittifak, 1995 yılında Kürtleri başka arayışlara itti. 1995’teki seçimlerde dönemin partisi Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Demokrasi Değişim Partisi (DDP), Birleşik Sosyalist Parti (BSP), Sosyalist İktidar Partisi (SİP) ve aydınların katılımıyla oluşturulan Barış, Emek ve Özgürlük Bloğu adı altında seçimlere girdi. Bu seçim aynı zamanda, HEP geleneğinden gelen partilerin diğer kesimlerle yaptıkları ittifak sonucu kendi partileriyle girdikleri ilk seçim oldu. Tüm seçim çevrelerinde seçime katılan blok, bir milyon 200 bin (yüzde 4,2) oy aldı. Ancak yüzde 10 seçim barajı nedeniyle Meclis’e milletvekili gönderemedi. 

AKP İTTİFAKINA KARŞI DEHAP İTTİFAKI

Kürt hareketi 1999’da yapılan genel seçime de ittifak arayışları ile girdi. Seçimlerden hemen önce HADEP, Emek Partisi (EMEP) ve Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) nezdinde yürüttüğü ittifak görüşmeleri sonuçsuz kalınca seçimlere tek başına girdi. Bir milyon 482 oy elde eden HADEP, bir önceki yüzde 4,2 olan oy oranını yüzde 4,7 oranına çıkardı. Aynı seçimlerde Türkiye’nin köklü partilerinden CHP baraj altında kalırken, seçimlerden sonra DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükümeti kuruldu. AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerine de Kürt hareketi sol ittifak arayışıyla girdi. HADEP’in kapatılmasıyla birlikte kurulan ve Tuncer Bakırhan başkanlığında seçimlere katılan Demokratik Halk Partisi (DEHAP), seçimlere kısa süre kala sol partiler nezdinde ittifak arayışına başladı. Yapılan görüşmelerde EMEP ve SDP, DEHAP’nin çatısı altında seçimlere girerken, SHP ve ÖDP ile yürütülen görüşmeler sonuçsuz kaldı. 

DEHAP, yaklaşık 2 milyon oy alarak oyların yüzde 6,2’sini elde etti. Kürt hareketi 2004’te yapılan yerel seçimlere de benzer bir arayışla girdi. Bu seçimlerde HADEP, SHP’nin çatısı altında seçimlere girdi. Böylece stratejik ittifak arayışı, Kürt hareketini SHP ile 3’üncü kez bir araya getiriyordu. Bu seçimlerde bir önceki dönem 34 olan belediye başkanlığı sayısı 56’ya çıkarıldı.

2004 SONRASI İTTİFAK ARAYIŞI

Kürtlerin ittifak arayışı sadece seçimlerle de sınırlı kalmadı. DEP’li vekillerin serbest bırakılmasından sonra 2004 yılında başlayan Demokratik Toplum Hareketi (DTH) çalışmaları, ittifak ve ortak mücadele esprisine göre yürütüldü. Yaklaşık iki yıl süren ve DEP’li milletvekillerinin yanı sıra DEP’ten DEHAP’a kadar bütün siyasi parti liderlerinin yer aldığı 14 kişilik komisyon tarafından yürütülen DTH çalışmalarında, onlarca ilde yerel toplantılar düzenlendi. Bu toplantılarda tabanın yanı sıra bugüne kadar Kürt hareketiyle birlikte olmamış kesimler ve sol taban da davet edildi. Bununla birlikte Arı Hareketi’nden 10 Aralık Hareketi’ne, Celal Doğan’dan TÜSİAD, MÜSİAD, DİSK, HAK-İŞ, STÖ’ler ve birçok çevre ile geniş kapsamlı görüşmeler yapıldı. Demokratik Toplum Partisi (DTP) 2007’de bağımsız adaylarla girdiği seçimlerde de yine birlik anlayışıyla hareket etti. Bu seçimde de ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras ve SDP Onursal Başkanı Akın Birdal’ın seçilmesi sağlanırken, aday gösterilen EMEP Genel Başkanı Abdullah Levent Tüzel İzmir’den seçilemedi.

ÇATI PARTİSİNE DEVLET MÜDAHALE ETTİ

Kürtler daha geniş kapsamlı ve kalıcı bir ittifak için 2007 seçimlerinden hemen sonra harekete geçti. DTP’nin yanı sıra bütün sosyalist parti ve grupları kendi kimlikleri ile ortak bir çatı altında bir araya getirmeyi amaçlayan girişim, 2008 yılının başlarında harekete geçti. Kürt hareketinin “ortak vatan ve birlikte yaşam” perspektifi ile “stratejik düzeyde” ele aldığı birlik arayışı sonrasında aralarında Ayhan Bilgen, Sennur Sezer, Cengiz Güleç, Şebnem Korur Fincancı, Murat Çelikkan gibi isimlerin de bulunduğu 10 kişilik komisyon, bu çalışmaları yürütme görevini üstlendi. Çalışmalara EMEP, SDP, DTP gibi partilerin yanı sıra, EHP, TÖP, SP, Sosyalist Gelecek, SEH, ESP, Türkiye Gerçeği ve SODEP gibi örgütlü yapılar ile çok sayıda örgütsüz birey katıldı. Çatı Partisi Girişimi daha sonra kendini Demokrasi İçin Birlik Hareketi’ne dönüştürdü; ancak bu çalışmaya iki kez müdahale edildi. KCK operasyonu ile bu yapılanma hedef alınırken, “Devrimci Karargah” operasyonuyla da SDP ve TÖP gibi oluşumlar hedef alındı. 

İTTİFAK ARAYIŞININ TARİHİ SONUCU: HDP’NİN BAŞARISI

Ardından yapılan bütün uzun süreli arayışlar sonucu Kürt siyasi hareketinin yanı sıra çok sayıda sol ve sosyalist örgüt ile yapı bir araya gelerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) kuruldu. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ise bu ittifak ve birlikteliği daha fazla geliştirmek için sivil alanda çalışan bir “kardeş kurum” olarak varlığını deklere etti. HDP, girdiği 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13 oy alarak AKP’nin tek başına iktidar olmasını da engelledi. Bu nedenle iktidarın şimşeklerini de üzerine çekti ve yapılan operasyonlarla aralarında eşbaşkanları da dahil olmak üzere binlerce üye, yönetici, ve milletvekili gözaltına alınıp tutuklandı. Halkların oluşturduğu bu ittifakı dağıtılmaya çalışan AKP ise kendi milliyetçi ittifakını kurumsallaştırdı. 

AKP BİR İTTİFAK VE KOALİSYON OLARAK DOĞDU

Bugün MHP ile ittifak geliştiren AKP, daha kurulduğu ilk günden itibaren bir ittifak ve koalisyon partisi olarak şekillendi. Kuruluş aşamasında kimi sermaye kesimleri ve lobi grupları ile hareket eden AKP, esas olarak cemaatlere dayanarak güçlendi. Son dönemlerde kanlı bıçaklı olduğu Gülen Cemaati ile gayri-resmi düzeyde ittifak geliştiren AKP, aynı zamanda Nakşibendi Cemaati, geçmişte ANAP ve DYP ile hareket eden Kürt çevreleri ve 2015 yılına kadar kimi liberal kesimlerle birlikte hareket etti. Bu kesimler AKP’ye destek vermenin karşılığında iktidardan pay aldı. Ancak paydaşlar arasında kimi anlaşmazlıklar çıkınca, AKP ve Cemaat olayında olduğu gibi iç iktidar kavgaları da kaçınılmaz oldu. 

ULASALCI-MİLLİYETÇİ İTTİFAK İŞ BAŞINDA 

Yakın tarihte “CHP, MHP, HDP, FETÖ, PKK, DHKP-C”yi kendilerine karşı ortak hareket etmekle suçlayan AKP, 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra, daha önce fiili olarak yürütülen ittifakı MHP ile resmileştirdi. Bu ittifak ile topluma savaş dayatılarak, 7 Haziran seçim sonuçları 1 Kasım’da değiştirildi, 16 Nisan’da şaibeli referandum Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararıyla geçirildi ve başkanlık yolu açıldı. 1991 yılındaki RP-MÇP’nin devamı niteliğinde olan AKP-MHP ittifakı, daha önce AKP’nin Ergenekon operasyonu ile hedef alıp “terbiye ettiği” Doğu Perinçek’in Vatan Partisi ile genişletilerek sürdürülüyor.

TÜRKİYE GELECEĞİNİ ARIYOR

Yakın tarihinde bu kadar değişik ittifak arayışlarına sahne olan Türkiye, yeni dönemde OHAL, KHK rejimi ve 16 Nisan referandumunda şaibeli bir şekilde kabul ettirilen 2019 seçimlerinde tümüyle hayata geçecek olan Anayasa değişikliğinin yarattığı çok keskin bir süreci yaşıyor. Bir yanıyla kalıcılaşacak olan OHAL ve KHK rejimi, “Yeni devlet kuruyoruz” sözleri atlında kalıcılaştırmaya çalışılırken, öte yandan bu durumdan rahatsız olanların arayışları ise ortak mücadele ekseninde sürüyor.

Türkiye bu iki seçenek arasında hem geleceğini arıyor hem de bu kapsamda gelişecek olan ortak mücadele ve ittifak arayışlarını yakından takip ediyor. Peki, ilgili çevreler ne diyor? Türkiye’nin özellikle AKP ve MHP ittifakına karşı demokratik ortak yaşam ve mücadele anlayışından yana olan kesimler ne düşünüyor, ittifakları nasıl tanımlıyorlar? İktidarın şimdiden savaş üzerinden strateji geliştirdiği göz önüne alındığında, bu soruların cevapları da önem kazanıyor. 

Türkiye ittifakını arıyor! -2-

Geçmişte yeterince başarılı olamamış ittifak arayışlarının tanıkları, temel sorunun “siyasi partilerin önceliklerinde ısrar etmek” olduğunu belirtti. Dr. Tarık Ziya Ekinci, ittifak için HDP’yi adres gösterirken, Ziya Halis de, “Ya birlikte kazanacağız ya da hep birlikte kaybedeceğiz” dedi. 

Türkiye toplumu önümüzdeki dönemde yeniden inşayı sağlamak için demokratik ittifak ya da ortak mücadeleyi tartışırken, geçmişte TİP, SHP ve Kürt hareketinin ittifak deneyimleri önemli sonuçlar çıkarmayı gerekli kılıyor. 

Türkiye İşçi Partisi (TİP) eski milletvekili, 92 yaşındaki Dr. Tarık Ziya Ekinci, TİP’in daha çok toplumsal tabanda gelişen bir demokratik mücadele pratiği olduğunu ve beklenen başarıyı sağlayamamasını da “siyasi mücadele” yetersizliğine bağlıyor. Ekinci’ye göre, yeni dönemde ortak mücadeleyi ve bu mücadelenin başarısını sağlamanın tek yolu, “doğru bir siyasi mücadele rotası” belirlemekten geçiyor. 

İttifak meselesini de, “siyasi partiler arasında ya da egemen siyasi güçler ile ezilen kesimler arasında sağlanacak” bir birliktelik olmadığını belirten Ekinci, yeni dönemde sağlanması beklenen ittifak meselesine ilişkin görüşlerini şu şekilde aktardı: 

‘DEMOKRATİK İTTİFAKIN TEMELİ HDP’DEN GEÇİYOR’

“HDP’nin eski politikasını sürdürmek bence ittifakın temelidir. Başkasıyla nasıl ittifak kurulacak, AKP ve CHP ile mi ittifak yapılacak? Senin kanını içen CHP! O zaman ittifakını emekçi sınıf ve katmanlarla, ezilen halklar ile Aleviler, Ermeniler, Rumlar ile yapacaksın. Kürt hareketinin öncülük yapması koşuluyla demokrasiden yana olan güçlerle, -demokrasiden yana aydınlarımız var- bütün bunları derleyip bir ittifak kurulabilir. Bunun ana ekseni HDP’dir. HDP’nin kendi varlığını derleyip toplayıp daha da güçlendirecek bir politika izlemesidir bence. Ben başka türlü bir ittifak düşünemiyorum zaten. 

SİYASİ ÇALIŞMA EN İYİ İTTİFAKTIR

Politikada belli bir hedef olacak o hedefi gerçekleştirmek için hangi imkanlar varsa o imkanları kullanacaksınız. Nedir o imkanlar, bir siyasi partiyi kurup güçlendirmektir. Yoksa oturup bir makale yazmak, bir dernek kurmak, demokrasi toplantıları ile falan olmaz. Bir siyasi partiyi iktidara taşımak amaçlı bir siyasi mücadelenin içinde olacaksın. O mücadele bugün HDP’dir. HDP’nin içinde bütün işçi sınıfı hareketleri, emek hareketleri, kendisine demokrat diyen herkesin bu hareketin içinde yer alması gerektiğini düşünüyorum. Uzaktan oy vermek, destek vermek diye bir şey olmaz. İçinde yer alarak, üzerine düşen görevi yapacaksın. Kasaba kasaba, köy köy dolaşacaksın, bu partinin ne olduğunu anlatacaksın. Politika budur. Oturup ‘bu seçimde seni destekleyeceğim, gelecek seçimde de bakacağım’ diye olmaz. Bu tür şeylere benim aklım ermiyor.” 

İTTİFAKLARDAKİ BAŞARISIZLIĞIN NEDENİ

Geçmiş ittifak ve ortak mücadele arayışlarının en önemli isimlerinden biri de, eski Bakan Ziya Halis. Sosyaldemokrat Halkçı Parti’nde (SHP) yer alarak, HEP-SHP ittifak deneyimine hakim olan Halis, sonrasında solda Özgürlük ve Dayanışma Partisİ’nden (ÖDP) ayrılan grup, Aleviler ve SHP ile yapılan görüşmeler neticesinde bir ittifak arayışı olarak ortaya çıkan Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) başkanlığını yaptı. İstenilen sonuçların alınmadığı bu ittifak arayışlarında yer alan deneyimli siyasetçilerden olan Halis’e göre, ortak mücadele ve ittifakların en büyük handikapını, “siyasi yapıların kendi istek ve önceliklerinde” ısrar etmeleri oluşturuyor. Halis, geçmişteki başarısız deneyimlere rağmen yine de Türkiye’nin ortak mücadelede ve demokrasi güçlerinin bir araya gelip hareket etmesinden başka şansı olmadığını düşünüyor. 

İTTİFAK ZORUNLULUK HALİNE GELDİ

Halis’in ittifak ve ortak mücadeleye ilişkin görüşleri şöyle: “Türkiye iyi yönetilmiyor, demokrasi ve hukukun egemen olması arzu edilirken, tam tersine otoriterleşme süreci yaşıyoruz. Referandumdaki Anayasa değişikliği, iç tüzük vb. demokrasi dışı bir eğilimin ortaya çıkması, otoriteryal eğilimin güçlenmesini ve kalıcılaşmasını önlemek için güçlerin bir araya gelmesi gerekiyor. 2019 seçimlerinde seçimi kazanmanın yolu yüzde 50+1 oy almaktan geçiyor. 2019 seçimlerinden önce bu anti-demokratik gidişi durdurabilmek için birliktelik ve ittifakların zorunlu olduğu ortaya çıkmıştır. Buna denk düşen tutumları ortaya koymak gerekir. Referandum sürecindeki birliktelik tek adam rejimine karşıydı. Bu nedenle insanlar bir araya geldiler.” 

Halis, söz konusu ittifakın mutlaka yerel seçimlerden önce yapılmasını ve bunun üzerinden sağlayacak sinerjiyle 2019 seçimlerine gidilmesi gerektiğini belirterek, “Başkanlık seçimlerine dönük bir bir araya gelmeyi dayatıyor mevcut durum” dedi. “Bu ittifakın gerçekleşmesi ciddi bir proje, gerçekçi bir politikanın yaratılması ve projelendirilmesi gerekiyor” tespitinde bulunan Halis, bu işin kolay olmadığını ancak başarılabileceğini de belirterek, şu önerilerde bulundu:

‘HDP VE CHP ŞAPKALARINI ÖNLERİNE KOYMALI'

“Asgari müştereklerde, hukuk, adalet, demokratik parlamenter sistemi benimseyecek bir adayı göstermek lazım. Fedakarlık istiyor. Mevcut siyasi yapıların konuşarak varacağı bir sonuç bu. Bu konuda iki önemli güç odağı var: CHP ve HDP. Bunların dışında sivil toplum organizasyonlarının, kanaat önderlerinin bunun için çaba göstermeleri gerekiyor. Şayet bu duyarlılık yoksa Türkiye’nin geleceği bir kişinin iki dudağı arasında çıkacak sözlere bırakılacaksa, herkes pozisyonunu korumalıdır. Bunu organize edecek kurumlar, yapılar, CHP, HDP, diğer siyasi partiler ve STK’ler insan hakları örgütleridir. Referandumda ‘Hayır’ diyen hemen hemen herkestir. Bu referandumu yakından izledim. Herkes bir parti gibi çalıştı, sorumluluk duydu. Hem CHP’nin hem HDP’nin ve diğer siyasi oluşumların şapkalarını önlerine koyup gerçekçi bir pozisyon almaları gerekiyor. Ya birlikte kazanacağız ya da hep birlikte kaybedeceğiz.

‘İTTİFAKIN TEMELİ TOPLUMSAL BARIŞA DAYANMALI’

Bu ittifak sağlanamazsa Türkiye’yi gerçekten hak etmediği bir yönetim tarafından anti-demokratik bir yönetim tarafından yönetilmeye devam edilmesi, özgürlüklerin kısıtlandığı hukukun tanınmadığı bir sürecin yaşanmasına vesile olur. Bu Türkiye ve hepimiz için bir felaket sayılır. Ama bu ittifak sağlanabilirse 2019’da sandıkta buluşulursa bir demokrasi ve barış zaferi kazanılmış olur. Türkiye rahat bir nefes alır. Barış her zaman bu işin içindedir, içinde olması gerekir. Toplumsal barış sağlanmazsa, ötekileştirilme devam ederse, zaten Türkiye’nin iki yakası bir araya gelmez demokrasi de zemin bulmaz. Ben pozitif düşünüyorum, karamsarlık içinde değilim, çünkü Türkiye'nin bu ittifaktan başka da şansı yok.”




Kaynak: Kenan Kırkaya - dihaber

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1042 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Röportaj-Analiz Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI