Bugun...



Türkiye İttifakını Arıyor: HDP ve Demokrasi İçin Birlik Platformun yaklaşımı

İttifak ve Ortak mücedele arayışına HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, bir ittifak fikri olarak ortaya çıkan HDP’nin gittikçe “bir organik birlikteliğe” dönüştü derken, Demokrasi İçin Birlik Platformu, “ittifak ve ortak mücadele” arayışlarına destek verdi. Platformun sekreteryasından Levent Tüzel, “En acil, en kıymetli, en devrimci görev, demokrasi güçlerini birleştirmektir” dedi.

facebook-paylas
Tarih: 11-08-2017 23:50

Türkiye İttifakını Arıyor: HDP ve Demokrasi İçin Birlik Platformun yaklaşımı

İttifak ve Ortak mücedele arayışına HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, bir ittifak fikri olarak ortaya çıkan HDP’nin gittikçe “bir organik birlikteliğe” dönüştü derken,

Demokrasi İçin Birlik Platformu, “ittifak ve ortak mücadele” arayışlarına destek verdi. Platformun sekreteryasından Levent Tüzel, “En acil, en kıymetli, en devrimci görev, demokrasi güçlerini birleştirmektir” dedi. 

Türkiye İttifakını Arıyor

HDP: İttifak kuvvetli bir iktidarı hedeflemeli

HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, bir ittifak fikri olarak ortaya çıkan HDP’nin gittikçe “bir organik birlikteliğe” dönüştüğünü belirterek, “Yeni dönemde gelişecek bir ittifak, kuvvetli bir iktidarı hedeflemeli, eylem ve programı ittifakı olmalıdır” dedi. 

İttifak meselesinin tartışıldığı günümüzde, konunun temel muhataplarından biri olarak Kürt hareketi ile Türkiye sosyalist hareketi bir araya getirmiş ve 7 Haziran’da Türkiye’ye yeni bir ufuk sunmuş olan HDP temel dinamiklerden biri olarak görülüyor. Peki, HDP böylesi bir ittifak meselesine nasıl yaklaşıyor? HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDP’nin bu konudaki tutumuna ilişkin sorularımızı yanıtladı. 

Türkiye’de çok uzun süredir, ortak mücadele, ittifak meselesi tartışılıyor. Gelinen aşamada bunun daha fazla gerekli olduğu yönünde tespitler yapılıyor. Katılıyor musunuz? Sizin ittifak meselesine yaklaşımınız nedir ve hem tarihsel hem de güncel açıdan neden gereklidir? İttifaklar meselesinin felsefi ve siyasi zemini ne olmalıdır? 

İttifaklar iki ya da daha fazla ayrı öznenin geçici yapay birliktelikleri olmanın ötesinde anlam taşıdığında ittifak olarak nitelenebilirler. Sormamız gereken en temel soru şu: Ne için ve nasıl bir ittifak? Bir artı bir eşittir iki sonucunu elde etmek mantıklı bir ittifak mıdır? Zira geçmişten bugüne ittifak tecrübeleri bize bir artı birin de her zaman iki etmediğini bazen daha azı getirdiğini gösterdi. Burada üstünde durulması gereken ittifak kavramından sayısal değil, fikri bir birlikteliği, bir program ortaklığını çıkarmaktır. Hak, hukuk, adalet gibi bir sloganla son dönemlerde ana muhalefet partisinin ortaya çıkardığı söylem iletişimsel bağlamda arkasında durulabilir bir söylem; peki eylemsel olarak! Ortaya bir ittifak çıkacaksa bu bir slogan ittifakı değil, eylem ve program ittifakı olmalı.

Daha önce de benzer bir araya gelişler denendi, ama istenilen sonucu vermedi. Bu ittifak arayışlarının sonuç vermemesinin sizce en temel nedenleri nelerdi? 

İttifak arayışlarını blok içi bir hegemonya savaşına çevirme eğilimi buradaki en temel sebepti. Uğruna kavga etmeye değmeyecek şeyler için kavga edilerek, uğruna kavga etmeye değmeyecek koltuklar için kalpler kırılıp sosyal çıkarlar ikinci plana atılarak ittifak yapılmaz. İttifaklar oyun teorisini iyi kavrayan ve sonuca yönelenlerce yapılabilir. İlkesel olarak anlaşmış ve hedef konusunda -ki günümüz Türkiye’sinde bu hedef iktidar olma ve ülkeyi demokratikleştirmedir- mutabık olunmadıkça bir ittifak mümkün değil. Bence ittifakların nihai hedefi ittifakı sonsuza dek ayakta tutmak değil, ittifakın en kısa sürede hedeflenen sonuca varması olmalıdır.

rtler ile sol ve sosyalist hareketin kendi arasında HDP ile yakaladığı tarihsel ittifak istenilen sonuca ulaştı mı? Ulaşmadıysa nedenleri nedir ve bunlar nasıl giderilir?

HDP’nin Kürtler ile sol/sosyalist hareketin “ittifakı” olduğunu söylemek bana artık eksik geliyor, zira ittifak olarak başlanılan çalışma organik bir birlikteliğe dönüştü. Ortada artık üstünde titizlikle çalışılmış ve tarafların programlarına uyan ve bana kalırsa kalıcı olmaya yatkın bir model var. Türkiye’de esen otoriterleşme rüzgarı herkesi umutsuzluğa sürükledi; ama HDP bir parti ve program olarak yüzde 7’den yüzde 13’e çıkan toplam oy oranıyla aslında tüm kamuoyuna bir şey söyledi. 1+1’in 2’den çok daha fazlasına denk olduğu örneğin. HDP’nin kendi programı dahilinde bence yüzde 20 bandına kadar tırmanması, 2015’in ilk çeyreğinin koşulları sürseydi fazlasıyla mümkündü. Dış etkenler, medya baskısı, programlı olarak terörize edilmemiz gibi gerçekler bizi şimdi içine sokulmak istendiğimiz umutsuzluk havasına sürükledi. Medyamızı, moralimizi güçlendirecek kaynaklara ihtiyacımız var; ama böyle bir baskı döneminde, istibdat şartlarında en büyük moral kaynaklarımız olarak arkadaşlarımızın hapsedilmesi, çocuklarımızın ardı ardına gelen ölüm haberleri kimse için hiçbir şeyi kolaylaştırmıyor. Bu yüzden en başında söylediğim “kuvvetli bir muhalefet” değil “kuvvetli bir iktidar” olma vizyonuna tutunacak bir ittifak çare olabilir.

Normal koşullarda baskılara karşı aynı cephede yer alması, yan yana durması gereken kesimlerin karşıtlaştırıldığını görüyoruz. Örneğin, milliyetçi kesimlerle, Kürtler, Aleviler ile demokrat Müslümanlar, Kemalistlerle ile mütedeyyinler... Bu kesimler arasında bir toplumsal barışma imkanı sağlanabilir mi?

Bu segmentler bana 2010 yılının segmentleri gibi geliyor. Sizce gerçekten böyle gruplar var mı hâlâ toplum içinde? Hangi milliyetçiler, hangi Kemalistler? Topyekûn güvensizleşme, güvencesizleştirilme ve güvenlikleştirilme politikalarının baskısı altındayız. Üstüne bir de toplumca borçlandırıldık. (Michael) Hardt ve (Antonio) Negri’nin çokluk ile kastettikleri topluluk bu toplumun asli ilerici unsurlarını içeriyor; HDP onların partisi olduğu için başarılıydı. Ben bu kesimlerin değil; ama bu kesimler içerisinde iktidarın dağıttığı kapitalden payını alamayan, iktidarca KHK ve benzeri politikalarca dışlanmış, işini ve statüsünü kaybetmiş kitlelerin toplanmasını/toparlanmasını çok önemli buluyorum. AKP bir arsız azınlık rejimi inşa etti. Aldıkları oy ile ellerindeki kapitalle besledikleri kitle arasında büyük bir fark var. Sağ popülizmin talihsiz örneklerinden biri ile karşı karşıyayız ve buna karşı pozitif bir sol popülizmle bahsettiğiniz kitleleri bir araya getirip mobilize etmeliyiz.

İktidardan doğru bu kesimler arasında kaşınan çelişkiler var. Bu bir yerde bu tür girişimleri de sekteye uğratan neden oluyor. Muhalefet kendisini bundan nasıl kurtaracak? 

Dünyayı 2017 şartlarıyla kavramalıyız. Sizin öne sürdüğünüz kalıp gibi kalıplar artık Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamıyor. Hizmet sektöründe çalışanlar, endüstriyel işçiler gibi gruplar; artık bu kalıplara sığmayacak kadar büyük bir baskı altındalar. OHAL ile grev bile yasaklanmış durumda. Önce hedefimizi ve ortaklarımızı tekrar tanımlamalıyız; ancak bu şekilde onların algılarını da doğru şekilde tanımlarız.

Daha önce SHP’de yakalanan siyasi birliğe yönelik iktidarın eleştirilerinden sonra, CHP’nin Kürtlerle yan yana görünmekten korkma durumu var. Bu durum nasıl aşılır ve HDP ile CHP arasında bir ittifak mümkün olabilir mi?

Bunun koşullarını yukarıda anlattım; ama mevcut durumda Türkiye’de gerçek bir kırılma var, bu kırılma ve yeni başkanlık sistemi mantığı bu kırılmada yüzde 50’nin üzerinde oy alabilecek, yani 1+1’in 3 edeceği yeni bir ittifakı gerektiriyor. HDP, CHP ve daha birçok paydaşın içinde olacağı bir birliktelik şart. 

2019 seçimlerine giderken böyle bir ittifak sağlanabilir mi? Ortak aday meselesi nasıl çözülecek? 

Bunlar çok uzun bir süreçte yanıtlanabilecek konular; mevcut sıkışmayı çözmek için tüm muhalefet üstüne düşeni yapmakla meşgul olmalı ilk aşamada. 2 yıl daha bu ülkeyi mevcut sıkışmışlık rejimine sıkışık bırakamayız. Önceliğimiz bu ittifakın rüzgarı olacak bir özgürleşme hamlesi yaratmak olmalı. Cumhuriyet Davası’nda yapılan tek bir savunma bile insanlara büyük bir güç ve moral verdi. Özgürlükten yana basın tutukluları İnan Kızılkaya'dan Ahmet Şık’a, Zehra Doğan’dan Erdoğan Alayumat’a, KCK Basın davasından yargılananlardan Kadri Gürsel’e varana değin çok tarihsel ve anlamlı bir tutum aldılar. Baskı dönemleri cezaevleriyle anılır hep… Bugün de bu manifesto, cezaevi gibi, meydanlar gibi direniş alanlarından çıkacaktır. Demirtaş, Yüksekdağ, Kışanak, Tuncel başkanlarımızın mahkeme değerlendirmeleri bu manifestonun temel örgüsü gibidir. Hayat ve direniş birçok meseleyi çözümler ve çözer. Engel olanları ve anlayamayanları da geriye atar. 

Bu tür bir ittifakın kurulması ya da kurulmaması halinde; yani her iki seçenek üzerinden değerlendirdiğinizde Türkiye'yi ne bekliyor?

Türkiye’yi ne bekliyor sorusuna verilebilecek yanıtlar muhtelif; ancak bir birliktelik, iktidar hedefi olan bir blok ve bir iktidar perspektifi olmadıkça gidişatın iyi olmayacağı kesin. Demokrasi ve yargı burada batı normlarıyla işlemiyor; bu gerçeğin farkında olan, adımlarını akılcı ve doğru bir hedefe doğru atan bir alternatif ortaya çıkmadıkça başarı elde etmek imkansız. 

DİB: En acil görev demokrasi güçlerini birleştirmektir

Demokrasi İçin Birlik Platformu, “ittifak ve ortak mücadele” arayışlarına destek verdi. Platformun sekreteryasından Levent Tüzel, “En acil, en kıymetli, en devrimci görev, demokrasi güçlerini birleştirmektir” dedi. 

Türkiye toplumu ittifak ve ortak mücadele tartışmalarını yeni durumlar üzerinden yoğunlaştırırken, bu arayışları daha önce başlatan kesimlerde var. Değişik çevrelerden birçok aydın, akademisyen, siyasetçinin bir araya gelerek bir süre oluşturduğu Demokrasi İçin Birlik Platformu (DİB) bu önemli oluşumlardan biri. Ortak mücadele için önemli bir deneyim biriktiren oluşum, daha büyük bir ittifakı ve ortak mücadeleyi yaratmak için çalışmalarını sürdürüyor. 

BİRLİK ARAYIŞININ BİRDEN FAZLA SEBEBİ VAR

Son dönemlerde artan yoğun “ittifak ve ortak mücadele” deneyimlerine ilişkin soruları DİB adına yanıtlayan DİB Sekreteryası’ndan Levent Tüzel, bu yönlü arayış ve tartışmaların arttığı yönündeki tespitlere, “Toplumun her kesiminden, tabandan yukarıya, yurttaş girişimlerinden siyasi yapılara, birlikte mücadele ve güçleri birleştirme her zamankinden daha çok konuşuluyor ve tartışılıyor. Bu durum son derece anlaşılır çünkü mevcut gidişata itirazı olan, karşı duran herkes tehlikenin ve bunun karşısında bir şeyler yapmak gerektiğinin farkında” sözleriyle katılıyor. Bu yönlü arayışların artmasını da, “hak ve özgürlüklere, emeğe, barış hakkına, çevre ve yaşam hakkına, kadınlara, laisizme, kendisinden farklı düşünen her oluşuma savaş açan bir devlet yönetimiyle karşı karşıya olunması” nedenine dayandıran Tüzel, bu ihtiyacı şu sözlerle değerlendirdi:

TASFİYE CHP’YE DAYANDI

“Yeni bir devletin Erdoğan eliyle kurulduğu iktidar sözcülerince her yerde cesaretle ifade diliyor. Bu devletin son olarak hayli şaibeli ve oy kullanan yurttaşların yarısının itirazına rağmen 16 Nisan referandumun sonucuna dayanılarak inşa edildiği ortada. Daha doğrusu fiilen yönetilen bu otoriter despotik devlet aygıtının bir parti yönetimi olarak yeniden organizasyonuna anayasal bir meşruiyet kazandırma çabasıdır yaşanılanlar. Bu tekçi ve tekelci dayatmanın kabul görmemesi, giderek her kesimden dirençle karşılaşması, son olarak ana muhalefet partisinin adalet yürüyüşü ve mitingiyle bir sokak muhalefeti ve direnişine dönüşmesi bu bir araya geliş ve birlikte muhalefet ihtiyacını çok daha görünür kılmıştır. Çünkü artık Kürt muhalefetini sindirme ile başlayan büyük tasfiye, darbe ve terör arkasına sığınılarak bütün demokratik muhalefete yönelmiş; CHP ve insan hakları savunucularına kadar dayanmıştır. Gelinen yerde burada durmayacağı, bütün toplumu biata zorlayan bir sindirme operasyonu kimliğine bürüneceği, OHAL ve KHK gücüyle tam bir baskı ve yoksunluk ortamı olarak süreceği anlaşılmıştır. Bu rejimin demokrasi değil faşizm olduğu herkesin malumudur ve bunu istemeyen her siyasi güç ve toplumsal dinamik bu gidişatı durdurmanın yollarını aramaya hız vermiştir.

ORTAK TALEP VE ŞİARLARDA BULUŞULMALI

Şimdi mesele böyle bir halk birlikteliğinin, örgütlü ve örgütsüz güçlerin, siyasi yapılarla sivil toplum ve demokratik inisiyatiflerin yan yana gelmesinin, güç birliği oluşturmasının kolaylaştırılmasıdır. Bunun tek yolu ideolojik ve programatik farklılıklara rağmen halk için aciliyet gösteren ve büyük kitlelerin arkasına düşüp sahipleneceği ortak talep ve şiarlarda bütün bu güçlerin buluşabilmesidir. Adalet talebinin nasıl kısa sürede milyonların etkili eylemine dönüştüğü çok yakın ve çarpıcı bir örnek olarak önümüzdedir. OHAL ve KHK rejiminin kaldırılması, mağdur ve özgürlüklerinden ettiği milyonlar için en anlamlı ve birleştirici bir demokrasi talebi olduğu çok açıktır. Böylesi bir mücadele kısa süre içinde görülmüştür ki bütün önyargılara ve edinilmiş bölünmüşlüklere rağmen birleştirici ve öğretici bir kazanım sağlayacaktır. Elbette bunun öncüsü olacak güçler başta parlamentoda ki demokratik muhalefet olmak üzere bütün tek parti rejimine karşı mücadele isteği içindeki siyasi ve sivil yapılar olacaktır.” 

BİR ARAYA GELMEK İÇİN ÇOK FAZLA GEREKÇE VAR

Tüzel, böyle bir birliktelik veya ittifakın mücadele içerisinde gelişeceğini belirterek, bunun “tek parti yönetimine ve bu yönetimin bütün topluma, halk güçlerine karşı silaha dönüştürdüğü OHAL rejimine karşı olan herkesin, adalet, demokrasi ve barış diyen bütün toplumsal kesimler üzerinden yükseleceğini dile getirdi. Tüzel, şöyle konuştu: “Bu haliyle adalet ve özgürlükler savunusu üzerinden biraraya gelmek yeterli ve yol açıcı olacaktır. Referandumda hayır demiş olanlar ve dahi bugün bu tekçilikle ilerlenemeyeceğini gören herkes bu birlikteliğin unsuru olabilmelidir. Bizim demokrasi için birlik diyerek girdiğimiz ve henüz tamamlanmamış olan çabalarımız bu halk birlikteliğinin kurucu ve ilerletici güçlerinden biri olacaktır. Sadece sol demokratik devrimci siyasi yapılar oluşumlar değil başta emek örgütleri olmak üzere farklı anlayışlara sahip birçok çevre ve platform ortak hedef olan baskıcı ve otoriter başkanlık ve OHAL rejimine son vermek üzere bir araya gelebilmeli ve halkı birleştirecek bir çalışma/kampanya yürütebilmelidir. Adalet yürüyüş ve mitingi sonrası Adalet ve vicdan nöbetleri ve yapılacağı duyurulan herkesin katılımına açık adalet kurultayı kampı bu birlikteliğin ön hazırlık çalışmaları olarak değerlendirilebilir. Gerçek ve doğru olan tek şey artık burada Zaman kaybedilmemesi ve suni sorumsuz bahaneler engeller üretilmemesidir. Demokrasi için birlik olarak bizler de böyle bir güçbirliğinin koşullarının oluşması ve bunun yürütücü yapısının ortaya çıkması için çalışmaları başlatmış durumdayız.” 

BİRLİKTELİK ÖNÜNDEKİ ENGELLER

Söz konusu birlikteliğin önündeki en büyük engelin de “özgürlük ve demokrasi güçlerinin parçalı hali” olduğuna vurgu yapan Tüzel, siyasi darlıklar, öngörüsüzlükler, sorumsuzluklar örgütlü güçlerin ve siyasi şahsiyetlerin basiretsizliğinin de bu konuda engel olduğunu söyledi. Tüzel, “Ortada ortak bir amaç ve hedef için biraraya gelmek gibi basit ve net bir ihtiyaç varken, bu hayli kolay ve mümkünken, şu kişi varsa ben yokum, geçmişte şunu demiş ya da şöyle yapmış biri varken ben onunla birarada olmam, şunun imzası varsa ben imzamı geri çekerim vb. gibi sözde ilkesel yaklaşım ve tutumlar halen karşımıza çıkabilmektedir” diye konuştu. Tüzel, “kurulacak birlikteliklerin sorunsuz olmayacağını ama sorunları çözmenin yol ve zorunluluklarının öğretici bir özellik” de taşıyacağını söyledi. 

‘SEÇİM ENDEKSLİ BİR BİRLİKTELİK SONUÇ VERMEZ’

Söz konusu ittifakın “seçimler” üzerinden tartışılmasının “bugünü ve getirdiği sorunları anlamamak” olduğunu belirten Tüzel, “16 Nisan referandumuna yapılan müdahale ve ardı sıra demokratik haklara ve özgürlüklere dönük yaşanan saldırılar; kişi, hukuk, yaşam, örgütlenme, ifade özgürlüğü ve güvenliğinin olmayışı seçimlerin meşruluğunu ve güven verici ortamı darbeleyen bir özellikte” olduğuna işaret etti. Tüzel, “Bununla mücadele edilmeksizin, haklar güvenceye kavuşmaksızın, halkın haklarını koruyucu direnişi olmaksızın böyle bir seçim ve güvenliğinden meşruluğundan söz etmek, böyle bir seçime gitmek söz konusu dahi edilmeyecektir. Bunun mücadelesi verildiği ölçüde halk güçlerinin birliği ya da güç birliği mümkün, kalıcı ve kurumsallaşmış olabilecektir” dedi. 

BİRLİK İÇİN TÜRKİYE MODELİNE İHTİYAÇ VAR

Tüzel, böylesi bir arayış sonucunda ortaya çıkan birlikteliğin, hem dünyadaki hem de Türkiye’deki pratikleri örnek ve model alabileceğini dile getirerek, “savaşa ve faşizme karşı birleşik cephe” gibi modellerin de örnek olabileceğini söyledi. DİB’in de böyle bir birlikteliği yaratma amacıyla ortaya çıktığının altını çizen Tüzel, DİB’in şimdide bugünün ihtiyacı olan daha geniş bir birlikteliği, daha sadeleşmiş bir güncel görev üzerinden oluşturmak üzere koordinasyon görevi taşıdığını dile getirdi. Tüzel, “Parlamento muhalefeti ve parlamento dışındaki siyasi demokratik muhalefet güçlerini sivil yurttaş inisiyatif ve platformlarıyla buluşması, ortaklaşmasını sağlamak şimdinin en acil, en kıymetli, en devrimci görevidir” diye konuştu. 

‘BİRLİK SAĞLANMADAN ADAY TARTIŞMAK ANLAMLI DEĞİL’

Tüzel, 2019 seçimleri için tartışılan ortak aday meselesinin de ikincil planda olduğunu, öncelikle ortak bir birliktelik yakalanması gerektiğini, “İşçilerin, emekçilerin, ezilen halk kitlelerinin kendisi için harekete geçmesini ve birleşmesini sağlamadan bu tür ortak şahsiyetler anlam taşımayacaktır” sözleriyle değerlendirdi. Tüzel, zulmün sonsuza kadar sürmeyeceğini vurgulayarak, “Ne halk zulme boyun eğecek ne de bu zulüm iktidar sahiplerini abad edecektir. İstibdat tarihin çöplüğüne gidecek, özgürlük kazanacak, halklar kazanacaktır” dedi. 

YARIN: Haziran Hareketi Sekreteryasından ve ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş ittifak ve ortak mücadeleyi değerlendird

 




Kaynak: dihaber

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 996 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Röportaj-Analiz Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI