Bugun...



talya’daki Genel Seçime Dair Notlar- İtalya Solunda “İktidar Halka” Seçim Listesi

"Hiç partinin parlamentoda çoğunluğu kazanamadığı İtalya’daki seçimlerin sonuçları şaşırtıcı ama o kadar da şoke edici değil..." "talya’da Solun yeniden yapılanma süreci yeni bir değerlendirmeye işaret ediyor...

facebook-paylas
Tarih: 10-03-2018 16:58

talya’daki Genel Seçime Dair Notlar- İtalya Solunda “İktidar Halka” Seçim Listesi

İtalya’daki Genel Seçime Dair Notlar

David Broader

 

Hiç partinin parlamentoda çoğunluğu kazanamadığı İtalya’daki seçimlerin sonuçları şaşırtıcı ama o kadar da şoke edici değil. Seçim kampanyasının çoğunlukla cansız geçmesine rağmen Beş Yıldız Hareketi beklenenin çok daha ötesinde bir destek alarak anketlerde görünen yüzde 25’in üzerine çıkarak oyların yaklaşık %31’ini kazandı. Büyük ölçüde tahmin edildiği gibi sağ koalisyon en büyük blok olduğunu ispatladı ve üstüne aşırı sağ Lega (%18) ilk defa

İtalya Solunda “İktidar Halka” Seçim Listesi

Roberto Morea

İtalya’da Solun yeniden yapılanma süreci yeni bir değerlendirmeye işaret ediyor. Ama bu yolu daha iyi anlamak için bir kere daha 2014’teki son Avrupa seçimlerinden başlamalıyız.

O zamanlar Avrupa Sol Partisi’nin (ASP) Alexis Tsipras’ı Avrupa Komisyonu başkanlığına aday göstermesi, İtalya’da da, bir sol siyasi gücün Avrupa Solu etrafında yeniden inşa edilebileceği umutlarını yükseltmişti. Diğer bir deyişle, pek çok ülkede, özellikle de Yunanistan ve İspanya gibi Avrupa’nın Akdeniz bölgesindeki ülkelerde, olduğu üzere kemer sıkma politikalarına karşı radikal bir muhalefetin etrafında inşa etme umudu yükselmişti. “L’Altra Europa con Tsipras” (Tsipras’la Başka Bir Avrupa) listesi, kuruluşuyla soldaki siyasi güçleri birleştirmiş ve uzun bir süreden sonra Avrupa Parlamentosu’na üç milletvekili taşımıştı.

Birleşik yol sorunluydu

O andan sonra birleşik yol zorlu ve sorunlu oldu. Koalisyonun bir tarafını oluşturan Sol, Ekoloji ve Özgürlük (SEL) ve eski Demokratik Parti (PD) üyeleri birleşik bir yoldan kaçınıp tek başlarına hareket etmeyi tercih ederek yeni bir parti kurdular: İtalyan Solu (SI)

O zamanlar hükümetin başı ve PD’nin sekreteri olan Renzi’nin gündeme getirdiği anayasanın değiştirilmesine dair Aralık 2016’da yapılan referandum, ülke çapında kurulan anayasayı savunma komitelerinin inşasıyla birlikte muhalefette birliğin yeniden ortaya çıkmasını sağladı.

Fotokopi hükümet

Referandumdaki “Hayır” oyu başarısı, Renzi’nin istifasına ve başkanlık ettiği hükümetin düşmesine, önceki politikalarda yapılan tercihleri teyit eden fotokopi bir hükümetin kurulmasına yol açtı. Pek çok kişi derhal seçimlere gidileceğini düşünerek Renzi’nin PD’sine karşı kampanyanın devam edeceğini bekliyordu. O günlerde Renzi, referandumdaki Hayır kampanyasının başarısındaki asli unsur olan çok sayıda demokrat ve solcuya siyasi bir yapı vermeyi denemek üzere, eski sekreter Bersani ve kurucu ve eski başkan D’Alema’yla birlikte partisinin temel isimlerinin gidişine şahit oldu.

Bu nedenle “Hayır” komitesinin iki önemli ismi Anna Falcone ve Tomaso Montanari, yakında seçim olacağını düşünerek bir seçim listesi önerisi getirdiler. Adını sunulduğu tiyatro salonundan alan Brancaccio Meclisi tarafından başlatılan PD’nin dışında bir birleşik liste ve radikal program çağrısı, bir kere daha önceki aylarda kaybedilen birlik olma ve radikalleşme gereksinimini gündeme getirdi.

İki sol akım bir kere daha belirginleşti

Ama, bir kere daha, birleşme sürecine önem verilmedi ve böylece belki de artık bir araya gelemeyecek iki şeyi bir araya getirme olasılığı da yitirilmiş oldu: bir yandan yakın geçmişte merkez solun benimsediği siyasetin radikal bir eleştirisi ihtiyacı, diğer yandan Demokratik Parti’nin çöküşünü kullanma imkanı.

Brancaccio’nun yolundan sapmak, iki sol akımı bir kere daha belirginleştirdi. Bir tarafta liberal politikaları yavaş yavaş aşındıracak ve etkisini azaltacak bir hükümet için yarışma hedefi var, diğer tarafta masaları deviren, direnen ve ülkenin her yanında yaşanan neoliberalizm karşıtı savaşlara katılan ve belki de sessiz ve güçsüz kalan çok sayıda insana ilham verecek bir solun inşa edilmesi var.

Medyadaki görünürlüklerini parlamentoda var olmak için kullanmak isteyen Sinistra Italiana (İtalyan Solu) ve eski PD’li vekiller “Özgürlük ve Eşitlik” adı altında, gerçek bir siyasi güce dönüşmeyi hedefleyen bir seçim birlikteliği oluşturdular. Rifondazione Comunista (Komünist Yeniden Yapılanma) ve Tsipras’la Başka Bir Avrupa gibi siyasi örgütlerle radikal profile sahip ve geçmişin devamı olmayan bir seçim listesine inanan birçok bağımsız birey ise kendilerini, devam eden ve etkin olan siyasi alanı bırakmamak için Napoli’deki bir toplum merkezinde toplanmış buldular.

“İktidar Halka”

Bu zamana dek siyaset alanına bilhassa müdahil olmayan güvencesiz ve düşük ücretle çalışan nesle inmenin yeniliği, önemsiz bir sonuç alma tehlikesi gerçek olmaya devam etse de elbette olumlu ve ilginç bir olay.

Bununla beraber bu iki sol kanat iki farklı siyasi görünümden ibaret değil. Bir ölçüde ve farklılıklarıyla birlikte, neoliberal üretim modelinin dönüşümü bağlamında açıklanabilecek iki toplumsal bakış açısını temsil ediyorlar.

Bir yanda elindekileri ve işlerini savunmak için mücadele vermiş garantili ve istikrarlı istihdam dünyası var. Kuralsızlaşma ve sanayi işletmelerinin ucuz işgücünün olduğu ülkelere kaydırma saldırılarına karşı duruyor. Tarihsel solun tipik toplumsal bloğu ve savaşları bir tarafta, güvencesizliğin ve vahşi sömürünün dünyası öbür tarafta. Güvencesiz, genellikle örgütsüz ve hükümetler nezdinde görülmez olan bu toplumsal tabakaya, aynı zamanda ekonomik krizin büyüttüğü ve ulusal ve Avrupa siyasetinin yoksullaştırdığı ve ezdiği siyahlardan ve hakları olmayanlardan da dahil.

Aradaki bu boşluk aynı zamanda sendika dünyasında da görülebilir ve birkaç gün arayla ülke çapında yapılan iki büyük gösteriyle de açıkça ortaya kondu. En önemli sendika CGIL tarafından desteklenen ilkinde, 2019’da 67’ye varacak olan emeklilik yaşının otomatik olarak yükseltilmesi protesto edildi. Gösterideki yüksek katılım, hükümetin kendisinin de değiştirilmesini talep ettiği ve Avrupa Komisyonu tarafından dayatılan kemer sıkma politikalarının bırakılması gerekliliğini bir kere daha gösterdi.

Söylenmesi gerekir ki aynı CGIL, bu yasa 2011’de Monti hükümeti tarafından çıkartılırken karşı çıkışları desteklememişti. Bu da taban sendikalarındansa ılımlı sendika yapılarıyla ilişki kurmalarıyla ve radikal çatışma biçimlerini benimsememeleriyle bağlantılıydı. Bu radikalizm eksikliği ve pek çok durumda hükümet politikalarını kabul etme eğilimi işçilerin gerçekleri görmesini sağladı veya 16 Kasım’da ülke çapında yapılan “Sınır tanımayan Haklar” gösterisine katılan ve büyük ölçüde destekleyen taban sendikalarına katılmaya itti. Burada, ve ilk defa bu kadar büyük ölçüde, katılımcıların büyük çoğunluğu ülkemizde yaşayan ve çalışan göçmenlerden oluşuyordu. Onların yanı sıra toplum merkezleri, toplumsal dayanışma örgütleri ve güvencesiz çalışanlar da daha az sayılarla sokakları doldurdular ve toplumsal çatışmanın kaldığı yerden devam ettiğini gösterdiler

Ertesi gün, bu öznelerin çoğu “Potere al Popolo” (İktidar Halka) olarak adlandırılan seçim listesinin inşa edilmesi “zorlu görevini kabul etmek” için meclisteydiler.

11.01.2018

Silvio Berlusconi’nin Forza Italia (Haydi İtalya) (%14) partisini geçti. Daha küçük iki partinin de yer aldığı bu seçim ittifakı çoğunluğu elde etmekte başarısız oldu ve şu anda bölünme riski var.

Sağ içindeki bu tarihi güç değişimi -artık ülke genelinde örgütlenen Lega, 2013’e göre oylarını dört kat arttırdı ve Berlusconi’nin partisi de her zamankinden daha güçsüz- genel olarak “merkez” denilen şeyin daha da çöktüğünü işaret ediyor. Sadece Haydi İtalya geriye düşmekle kalmadı, 2014 Avrupa seçimlerinde %40’ı bulan Matto Renzi’nin Demokratları da %20’nin altına düştü. 1990’ların başından bu yana İtalya’yı yöneten partilerin düşüşü, diğer liberal ve merkez sol güçler dâhil olsa bile büyük koalisyon kurulmasının imkânsızlığıyla apaçık ortaya çıktı. 2008’de oyların %70’ini alan partiler bu Pazar %34’ün altında düştü.

Tahmin edildiği gibi katılım oranı en düşük seçim oldu ama yine de oran 2013’teki %72’nin çok az altına indi. Bunun bir açıklaması anket firmalarının gençlerin katılımını hafife alması olabilir ki bu Demokratlar ve Haydi İtalya kötüye giderken ana akım dışındaki partilerin neden anketlerdeki sayıları aştıklarını açıklamaya da yardımcı olacaktır. 2008 krizinden bu yana geçen dönemde M5S, işsizlik ve güvencesizliğin vurduğu genç seçmenlere ulaşmayı başardı ve kısmen bu nedenle düzen karşıtı ve AB muhalifi hassasiyetler tarafından yönetildi. Üçte birinden fazlası işsiz olan gençler belli ki Demokratların liderliğindeki süre dolmakta olan hükümetin ekonomideki ufak tefek toparlanmaları kutlamasından etkilenmediler.

M5S’nin %40 destek almayı hedeflediği mavi yakalı işçiler arasında Demokratların ancak dördüncü geleceği tahmin ediliyordu.M5S’nin gücü, Demokratların solunda yeni güçlerin yaratılmasında yaşanan güçlüklerle ve son zamanlarda bu yöndeki denemelerin bıraktığı enkazla yakından ilgili. Komünist Yeniden Yapılanma Partisi’nin 2008’deki çöküşünden bu yana, kriz dönemi boyunca M5S “düzen karşıtı” siyaseti temsil etmekte tek başına kaldı. Hayatta başarılı olamayan bireyin anlayışını yansıtan kolektif çözümden yoksun “sağduyulu” yanıtları, 1991’de PCI’nın (İtalya Komünist Partisi) terk edilmesinden beri süren siyasi/psikolojik krize saplanmış Sol’dan daha çekici geliyor. Tek yumuşak sol güç Özgür ve Eşit listesi %3,5 ve aşırı sol İktidar Halka listesi %1’in biraz üstünde oy aldı.

Toplumsal ayrışma ve siyasetten bıkkınlık da koşulları kolaylaştırmadı. İktidardaki partilerin reddedilmesi “dışarlıklılara” oy vermeye dönüştü ama genel görünüm, özellikle göç ve ırk konularının seçim kampanyasının merkezindeki rolüne bakarsak, sağa keskin bir dönüşü gösteriyor. M5S’nin iç çekişmeleri ne olursa olsun, lideri bu alanda daha da sert bir söylem benimsedi. Hatta Lega’yla anlaşma yapmaya niyetlenmeden önce bile STK’ların “göçmen taksilerini” kınadı ve Afrika’dan göçmen taşıyan tekneleri sıfıra indirme hedefi çağrısında bulundu. M5S nihayetinde İtalyan toplumunun dayanışmanın var olmadığı, kolektif amacın imkânsız olduğu ve kamu harcamalarının kısıtlanması gereken bir şey olarak düşünüldüğü karamsar bir tasavvuruna denk düşüyor.

M5S parlamenterleri, hareketin “kitle partisi” özelliğini, muhalif imajını korumak adına göçten eşcinsel haklarına dek tartışmalı konulardan uzun süre uzak durdular. Hükümete katılmak daha ciddi siyasi netlik gerektiriyor. M5S gidişatla ilgili olarak “tüm siyasi güçlerle” –muhtemelen Lega da dâhil- konuşmayı vaat ediyor ama açık ki daha sıkı bir güçle ittifak kurması halinde dengesizleşme riskini taşıyor. Partiler arası geçiş akışkan olsa da Lega’yla yapılacak bir pakt bile seçmenlerin kendiliğinden Sola döneceğini sağlamayacak. Eğer M5S hoşnutsuz yığınları temsil edebilirse bunu hâlâ “merkez sol” denilen gücün on yıllardır içi boşaltıldığı için yapabilecek.

M5S, bir İtalyan “Milliyetçi Cephesi” (Fransa’daki Le Pen’in Milliyetçi Cephesine atıf) değil. Daha “profesyonel” ve daha az “aşırı” bir yüze sahip olmak adına artık sıkı bir Avrupa Birliği karşıtı da değil. Yeni bir demokratik tasavvur da sunmuyor. M5S’nin gurusu kabul edilen Gianroberto Casaleggio, toplumsal değişim için harekete geçmeleri amacıyla yurttaşları cesaretlendirmek bir yana, devlet yönetimi alanından “ideolojinin” çıkartılmasına temel alan klişeleşmiş fikirler dizisi önerdi. Kendi yolsuzluk karşıtı sözleşmelerinden dahi vazgeçmelerine rağmen, o bildik, İtalya’yı yolsuzluk ve verimsizlikten azade “normal bir ülke” haline getirme sloganını tekrarlıyorlar.

Ne olursa olsun M5S daha geniş bir hoşnutsuz kitleyi yakaladı ve hükümet kurmayı denemek ve başarmak için en iyi durumda olan parti olarak görünüyor. Başbakan adayı Luigi di Maio’nun önündeki seçeneklerin çeşitliliği, buna ek olarak büyük koalisyon kurmanın ortadaki güçlükleri, bu sürecin birkaç hafta daha sürebileceği anlamına geliyor. Bu da sürekli artan “AB kargaşası” veya Roma yüzünden “istikrarsızlaşma” anlatısını besleyecek. Ama en azından neler olduğunu anlatan Le Pen veya Farage’nin nefret dolu tweetlerine bakmalıyız. M5S iktidara gelse bile AB’yi devirecek değil (Euro referandumu çağrılarını bıraktı bile) ve faşizm tarihsel merkezine dönüyor değil.

Lega’nın ve M5S’nin yükselişi, ilerici siyasete inanan veya İtalya solunun geçmişteki zaferlerini biraz da olsa hatırlayanlar için acı haber. Fransa’da, Macron ve Le Pen ikinci tura kaldığında hiç değilse Boyun Eğmeyen Fransa’nın (Melenchon’un hareketi) iz bıraktığını görebilmiştik. İngiltere’de İşçi Partisi gelişme gösterdi ve ABD’de bile Sanders’ın seçim kampanyası Sol’un yenilenmesi için bir imkân sağladı. 4 Mart umuda hiç yer bırakmadı. Ama “yükselen faşizm” söylemlerinin yarattığı panik de yer açmayacak. Yaşlı bir Marksistin bir zamanlar söylediği gibi: eski ölüyor ve görünüşte farklı ama pek de yeni olmayan bir şey doğdu. Umalım ki başka şeylerde yakında doğsun.

05.03.2018

David Broader (Fransız ve İtalyan komünizmi tarihçisi. Soğuk savaş sonrası dönemde İtalyan demokrasisinin krizi üzerine bir kitap yazıyor.)

Kaynak: Verso

Çeviri: Kontra Salvo

 




Kaynak: Kontra Salvo

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1220 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI