Bugun...



Semih Özakça: Kimse boyun eğmemi beklemesin!

emih Özakça, açlık grevinin 204'üncü gününde mahkemede savunma yaptı. Özakça, "Hiç kimse bana bu haksızlığa ve hukuksuzluğa boyun eğmemi beklemesin. Tarih bir haksızlığı ve hukuksuzluğu yazıyor. Göz göre göre cinayeti izliyorsunuz" dedi.

facebook-paylas
Tarih: 28-09-2017 12:50

Semih Özakça:     Kimse boyun eğmemi beklemesin!

Semih Özakça:

 

Kimse boyun eğmemi beklemesin!

 

Semih Özakça, açlık grevinin 204'üncü gününde mahkemede savunma yaptı. Özakça, "Hiç kimse bana bu haksızlığa ve hukuksuzluğa boyun eğmemi beklemesin. Tarih bir haksızlığı ve hukuksuzluğu yazıyor. Göz göre göre cinayeti izliyorsunuz" dedi.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işlerinden ihraç edildikten sonra başlattıkları açlık grevi eylemlerinin 76’ncı gününde "Örgüt üyeliği" suçlamasıyla tutuklanan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın yargılandığı davanın ikinci duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü'nde bulunan duruşma salonunda başladı. 2 eğitimcinin açlık grevi 204'üncü güne girerken, 2 gün önce Gülmen, tutulduğu Sincan Cezaevi Hastanesi'nden zorla alınarak Ankara Numune Hastanesi yoğun bakım servisine kaldırılmıştı.

Gülmen, hastanenin gönderdiği "tıbben sakıncalı" yazısı gerekçe gösterilerek duruşmaya getirilmezken, Özakça duruşmaya getirildi. Açlık grevinin 129'uncu gününde olan Esra Özakça da duruşmayı izlemek için Sincan Cezaevi'ne geldi.

İZLEYİCİ SINIRLAMASI

Çok sayıda kişi dayanışma amacıyla adliyeye gelirken, duruşmayı izlemek için 30 izleyici sınırlaması getirildi.

Duruşmaya şu isim ve kurumlar da katıldı: HDP milletvekilleri Aycan İrmez, Saadet Becerikli, Mithat Sancar, Bağımsız Milletvekili Aylin Nazlıaka, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Ali Haydar Hakverdi, THİV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, KESK Eşbaşkanı Aysun Gezen ve Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ajansı, Kanada Büyükelçiliği Siyasi Hakları Bölümü, Yunanistan Kamu İşçileri Konfederasyonu ve Yunanistan Lise Öğretmenleri Sendikası'ndan bir temsilci.

Gazeteciler, sarı basın kartları olmadığı gerekçesiyle engellenmeye çalışılırken, bazı gazeteciler salona alınmadı.

TEKERLEKLİ SANDALYE İLE GETİRİLDİ

Oldukça bitkin görünen Semih Özakça, tekerlikli sandalye ile sağlık görevlileri eşliğinde duruşma salonuna getirildi. Özakça, salona girdiği esnada ayağa kalkarak izleyicileri selamladı.

Yüksel Caddesi eylemcilerinden ve davanın diğer sanığı Acun Karadağ, Özakça'yı gördüğü sırada salonda fenalaştı. Karadağ, "Kahrolsun iktidarınız, bir öğretmeni ne hale getirdiniz?" diyerek tepki gösterdi.

'AVUKAT SEÇİN' DAYATMASINI REDDETTİLER

Mahkeme Heyeti, Özakça ve Karadağ'a avukat sınırlaması olduğu ve 3 avukat seçmeleri gerektiğini belirtti. Buna karşılık Özakça, "Bu savunma hakkına saldırıdır. İlk duruşmadan önce avukatlarım gözaltına alındı ve tutuklandı. 2 gün sonrasında keyfi olarak duruşmaya getirilmedik" diyerek, avukat seçmeyeceğini söyledi. Karadağ da avukat seçmeyeceğini aktardı.

ÖZAKÇA'NIN SAVUNMASI

Özakça, savunması sırasında yorulduğu için 5 dakika ara vermek zorunda kaldı. Özakça, savunmasında şunları söyledi:

"Nuriye Gülmen zorla Numune Hastanesi'ne kaçırıldı ve duruşmaya getirilmedi. Bunların tamamı savunma hakkına saldırıdır. Bu gözler siyasi şube polislerinin savcının odasına girip, çay söylediğini gördü. İşime geri dönmek için başladığım açlık grevinin 75. gününde işkence ile gözaltına alındım. Adliyede kararı beklerken işlendi cinayet. Polis amiri, savcının odasına girerek kendilerine çay söyledi ve bir saat konuştular. Cinayet böyle işlendi. Bu ülkenin halkına daha hakim karşısına çıkmadan birileri tarafından tutuklanma kararı veriliyor. Bunun adına 'emir büyük yerden' deniyor. Sırtında afili yargıç cübbeleri ile millet adına karar vereceksiniz. Sahi çoktan kırmadınız mı kalemimizi? Cübbelerinizle oyuna dahil edilen sizler, elinizdeki iddianame senaryo. Kimin için bu oyun? Egemenleri memnun etmek olacak yine. Mahkemelerden adalet çıkmayacağının kanıtı şu ana kadar yaşadığımız hukuksuzluk, keyfiliktir.

Ekmeğim elimden alınarak terbiye edilmeye çalışıldım. Çalınan ekmeğimi hırsızların tok dişleri arasından almaya çalıştım. Hiç kimse bana bu haksızlığa ve hukuksuzluğa boyun eğmemi beklemesin. Tarih bir haksızlığı ve hukuksuzluğu yazıyor. Göz göre göre cinayeti izliyorsunuz.

Burada anlatacakları kayıtsız, dayanaksız suçlamalara karşı bir savunma yapmayacağım. Koltuklarında oturan AKP'liler savunma yapmalıdır. Halkın hak alma eylemlerini soruşturmaya kalkıyorsanız bu davayı neresinden tutarsanız elinizde kalır.

Hükümsüz olan bu siyasi davaya karşı bir savunma olmayacak benim savunmam. Emeğimle onurumla ekmeğini kazanan bir öğretmendim. AKP ekmeğimle beni terbiye etmek istedi. Tarih, ekmek kavgasının tarihidir. Sömürü var olduğu sürece direnişte sürecek. Savunma yapması gereken, ufak bir açıklama bile yapmadan koltuklarında oturan AKP iktidarıdır. Onuruyla ekmeğini kazanan bir sınıf öğretmeniyken önce işimden atıldım. Bu kabullenebilir bir durum değildi. Direnmenin, karşı gelmenin her bedelini yaşadık. Ben işinden atılmış bir sınıf öğretmeniyim, köleliğe karşı mücadele eden Spartaküs’üm, firavuna karşı Musa’yım, ‘Dönen dönsün ben dönmezsem yolumdan’ diyen Pir Sultan Abdal’ım, ‘Yarin yanağından gayri her şey ortaktır’ diyen Şeyh Bedrettin’im, İnce Memedim, Paris kömünarıyım, İsrail zulmüne karşı dövüşen Filistinli’yim, Kara Panter'im, Bolivarım, dünyanın her köşesinde haksızlığa uğrayan ve mücadele eden kim varsa oyum.

OHAL gerekçesi ile yasaklanan bu eylemleri yapmak bir yana AKP bakışıyla muhalif herkesin terörist ilan edildiği bir süreçteyiz. Gazeteciler hapsedilmiş, binlerce kamu emekçisi tutuklanıp işten atılmış. OHAL ve çıkarılan KHK'ler 1980 darbesine rahmet okutmuş. O gün yapılanlar bu gün yapılanların yanında hiç kalmıştır. AKP'nin bu gün 'terörist' dediği cemaat ile yıllarca devrimci ve demokratların üzerinde kılıç gibi sallamış ve işi bitince tek başına devam etmiş. Ve AKP'ye bağlılığını ispat eden kapı kullarını işe almıştır. Kamu emekçileri için değişen tek şey üzerlerindeki saldırının boyutlarıdır. Esasen kendi 'FETÖ'cü zihniyetini ortaya çıkarmaktadır. Faşizm halka saldırıyor ve halkında mücadele etmekten başka bir yolu yoktur. AKP'nin de iktidar olduğu 2002 yılından beri amaçlarında hiç bir şey değişmemiştir. Geçmişte emekçileri açığa almak için soruşturmalar açarken bu gün KHK'lerle sürdürülmektedir."

Bu sırada mahkeme başkanı Özakça'nın savunmasını "ilgili konulara gelin" diyerek kesti. Özakça ise, "Buraya gelene kadar çok sabrettim, siz de sabredebilirsiniz" diyerek yanıt verdi. 

Özakça, savunmasını şöyle sürdürdü:

“Halkın aydını düşünen çelişkileri görüp kavrayan ve toplumsal mücadele içinde eyleme geçendir. Halkın aydını en güzel türkünün koro ile söylenen olduğunu bilir. Halkın aydını tek başına kalsa da değerleri için mücadele etmesini bilendir. Halkın aydını hiçbir şeyin kendi kendine olmayacağını bilen nesnel koşullara teslim olmayandır. Halkın aydını çelişkileri görüp eyleme geçendir. Halkın aydını hem halktan öğrenen hem halka öğretendir. Bu direniş iki kişinin direnişi diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu direniş ezilen halkların direnişidir. Ben de halkın aydını olan bir öğretmen olarak bu direnişin bedelleri olacağını biliyordum. Kimsenin sokağa çıkmadığı, basın açıklamalarının yasaklandığı bir dönemde; halkımın sözünü söylemeyi bir zorunluluk olarak görüyorum. Kamu emekçilerinin mahkum edilmeye çalışıldığı hayata karşı açlığımızla direniyoruz. Mesele açlık grevinin etkili bir eylem olmasının düşünülmesi, halk tarafından sahiplenilip büyüyeceğinden duyulan korku idi. Aç kalmayı biz tercih etmedik, bunun sebebi iktidarın bizi açlığa mahkum etmek istemesidir.

İktidar işimizi bize geri verseydi aç kalmazdık. Direnişi başlatan da bastırmaya çalışan da iktidardır. 'İhraç edilenler ağaç kökü yesin' diyen bakana sesleniyorum, onu da yemiyoruz. Ömrümüzden yiyoruz. İşimizi geri alıncaya kadar açlık grevi eylemine devam edeceğim. Biz devrim olsun, AKP gitsin diye açlık grevi yapmıyoruz. İşimizi geri istiyoruz bunun için açlık grevi yapıyoruz. Bu kadar! Tutuklandık çünkü açlık grevimiz haklılığıyla halk nezdinde karşılık buldu. Tutuklandık çünkü bu tutuklama korku ve gözdağını büyütecekti. Tutuklandık çünkü AKP'nin yeni ülke politikasının önünde engeliz! Gezi ve Tekel direnişi tekrarı bize değil, iktidarın zulmüne bağlıdır. Zulüm artarsa direniş olacaktır."

Bizi zorla cezaevi hastanesine götürdüler. Biz hasta değiliz biz işimiz için direniyoruz. İlk defa buraya gelirken güneş ışını gördüm. Hastaneye gittiğimden beri ilk defa güneş ışığı gördüm. Ve yemek kokuları arasında tutulduk. Tek başımıza tutulduk 15 gün boyunca. Aramızda bir oda olmasına rağmen bir pencereden birbirimize selam vermemizi dahi çok gördüler. Zorla müdahale için götürüldük oraya. Biz kimsenin zorla bize müdahale etmesini kabul etmiyoruz. Bu bizim irademiz. Bu iradeye saygı göstermeyenler var. Orada zorla müdahale tehditleri ile baş başayız. Geceler boyu uyumadım teyakkuzda bekledim. Salı sabahı gece 02.00'de zebaniler geldi. Sesler duyduk baktık içeri doluştu herkes üstümü giyindim. Doktor jandarma hepsi gelmişti. Zorla müdahale sakat bırakır. Zorla müdahale öldürmektir aslında.

Baktım Nuriye hoca slogan atıyordu. Yani bilinci yerindeydi. Duruşmasına 2 gün kalmıştı. Halkın gözlerinden kaçırmak için Nuriye hoca hastaneye götürüldü. AİHM kararı ile kontrol için hastaneye götürüldük. Götürüldüğümüz zaman da her yerde çevik kuvvet polisi yığılmıştı. Kalkanlarla yukarı doğru tutuyorlardı kimse fotoğraf çekmesin diye. Kapıların önüne set kurmuşlar. İnsanlara foto çekmeyin diye bağırıyorlardı. Bizi halkın gözünden kaçırmak için yapıyorlar bunu. Nuriye hocanın şuan karşı karşıya kaldığı durum budur. Oranın durumunu hastanenin durumunu biliyorum. Zorla müdahale insanlık suçudur. Bizi burada tutmalarının sebebi zorla müdahale etmektir.

Ben işimi istiyorum, ben öğrencilerimi istiyorum. Süleyman Soylu zaten kitapçıkta bizi terörist ilan edip hedef gösterdi.  Biz bunlar için suç duyurusunda bulunduk. 'Kovuşturmaya gerek yok' denildi. Sosyal medyada halkı galeyana getiririz düşüncesiyle fotoğraf bile çektirmediler, bizi unutturup müdahale etmek istiyorlar. Şimdi verin kararınızı, sözüm bu kadar."

Savunmanın sonunda Enver Gökçe'nin "Dost" şiirini gür bir sesle okundu. Salondakiler Özakça'ya alkışlarla karşılık verdi.

Özakça'nın savunması sonrası mahkeme başkanı, Özakaç'nın üzerine atılı "örgüt üyeliği" suçlamasına cevap vermesini istedi. Özakça ise, sorularına cevap vermeye gerek duymadığını belirterek, "Nuriye ve Semih demek örgüt propagandası sayılıyor. Ben zaten Semih'im" dedi.

Özakça, savunması ardından bir kez daha yumruğunu havaya kaldırarak selam verdi. Özakça, jandarmalar arasında salondan çıkartıldıktan sonra duruşmaya ara verildi.

GÖZALTI

Öte yandan Sincan Cezaevi önünde bekleyen çok sayıda kişiye ise polis saldırdı. Deniz Aydın isimli kadın, darp edilerek gözaltına alındı.

 



Kaynak: ANF

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1395 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Güncel Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI