Bugun...

Üretim biçimi, üretim güçleri ve üretim ilişkileri

Üretim biçimi, üretim güçleri ve üretim ilişkileri 

 

Üretim biçimi, üretim ilişkileriyle üretim güçlerinin diyalektik birliğidir.


İnsan, madde ve üretim gücüne dönüşmüş bilimle birlikte bir bütün olarak üretim güçlerini oluşturur. Bu oluşum, üretim ilişkilerinin niteliğini ve gelişimini sağlar.

 

 Aynı zamanda bir belirleme de şöyledir:
 

Toplumsal yaşamda maddi zenginlikler üretilir. Üretilenler bir diğeriyle değiştirilir; bir yerden başka yere götürülür. Bu süreç içinde, insan bilincinden bağımsız olarak maddi toplumsal ilişkiler doğar. İşte bunların toplamı olan üretim ilişkileri, üretim güçlerinin gelişim olanaklarını, kullanılışlarını ve toplumsal sonuçlarını belirler. Diyalektik nitelikteki bu karşılıklı ilişkiler içinde, üretim güçleri belirleyici rol oynar. Böylece insanların kendi doğal çevrelerini nasıl ve ne ölçüde kendisine kazanacağı da belirlenir. Sözü edilen belirleme, aynı zamanda öğrenmedir ki gelişmenin kaynağıdır.


İlkel toplum

 

İlkel toplum, bir üretim biçimine sahiptir. Bu üretim biçiminde üretici güçler, başlangıçta sadece bizatihi insanın kendisidir. Buradaki üretim ilişkisi ise doğal işbölümü ve ürünlerin paylaşımıdır. Üretilen yani toplanılan meyve ve bitkiler, avlanan hayvanlar ve tutulan balıklardır.


Üretim güçlerine, insanın yanında, geliştirilen ilkel üretim araçları girdi. Bu, üretim güçlerinin gelişmesinin sonucudur. Gelişme içinde, hayvanların ehlileştirilip beslenmesi ve tarım; avlanma ve toplayıcılığın yerini aldı ve önüne geçti. Gerçekleşenin tamamı, üretim biçiminin gelişimi demektir. Yeni gelişen üretim ilişkisine, ihtiyaçtan fazla ortaya çıkan ürünün paylaşımından ayrı olarak, değişimi de eklendi. Daha sonraki gelişmeler, üretim ilişkilerine bir yenisini daha, ürünlerin bir yerden başka yere götürülmesini ekledi. Eklenenler sadece üretim ilişkilerine olmayacak, üretim güçlerine eklenenler de olacaktır. Üretim güçlerine eklenenler, üretim araçları ile teknoloji ve organizasyondur. Tekerleğin bulunması, teknolojik gelişmeyi yansıtırken; ihtiyaç fazlası ürünleri toplayıp başka yerlerde pazarlama, organizasyondur.


Gelişen üretim güçleri, üretim ilişkilerini etkileyecek; etkilenen üretim ilişkileri, üretim güçlerinin yeni gelişimini sağlayacak; yeni ilişkiler, üretim biçiminde değişiklikleri kaçınılmaz kılacaktır. Değişen üretim biçimiyle giderek bir önceki üretim biçimi ortadan kalkacaktır.


İlkel toplumun giderek yok oluşu, üretim araçlarında özel mülkiyetin oluşumu sürecinde gerçekleşti. Üretim araçları üzerinde gelişen özel mülkiyetin bir sonucu da, ihtiyaç fazlası ürün elde edilmesidir.
Üretim güçleri içinde yer alan üretim araçları, daha fazla üretim yapmak amacıyla özel mülke dönüştü. Böylece, üretim güçleriyle üretim ilişkilerinin diyalektik etkileşimi de üretim biçimini değiştirdi.
Değişen üretim biçimi, ilkel toplumdan köleci topluma geçişi zorunlu kıldı. İnsanlık tarihi, üretim biçimlerinden köleci toplumu yaşadı.

 

Köleci toplum

 

Köleci toplum, insanlık tarihinde, üretim güçlerinin en yavaş geliştiği dönem olarak bilinir. Gerçekten de ne köle sahiplerinde ne de kölelerde, iş araçlarının gelişmesini hazırlayacak bir zorunluluk yoktu.



 

Köleci toplumda üretim araçları, köleleri da kapsar düzeye indirgenmiş ve bunların özel mülkiyeti de köle sahiplerine bırakılmıştır. Bu dönemde köleler, toprağın parçası sayılmışlardır. Diğer taraftan ve aynı zamanda köleler, iş hayvanları ile aynı seviyede görülmüş, bu anlamda insanlardan ayrı, doğanın bir parçası olarak algılanmıştır. Bu algılama da üretim güçlerinin gelişiminin önünde büyük engel oluşturmuştur.


Köleci toplum düzeninin bir özelliği de çiftçilik ve hayvancılık arasındaki işbölümünün daha da belirginleşmesidir.

 

Bu işbölümü içinde tarım ile el zanaatları arasında işbölümü gelişmiştir. Son işbölümünün ortaya çıkardığı gelişme, köleci toplumun, yani bir üretim biçiminin dağılması sonucunu doğuracaktır. Süreç içinde çiftçilik ile hayvancılık ve el zanaatları arasındaki işbölümü, belirli alanlarda üretim güçlerinin gelişmesini sağlayınca üretim ilişkilerindeki denge bozularak yeni dengeler oluşacak; yeni dengede üretim güçleri ile üretim ilişkileri, bir yeni üretim biçimini yaratacaktır. Bu yeni üretim biçimi, feodalizmdir.

 

 Feodalizmin bağrında kapitalist ilişkiler gelişti ve buda meta ekonomisinin egemen olduğu son özle mülkiyet ilişkilerinin egemen olduğu kapitalist üretim biçimine yerine bıraktı.


 

ÜRETİM GÜÇLERİ


Üretim bir süreçtir. Bu süreç içinde “insan, madde ve üretim gücüne dönüşmüş bilim” vardır. İşte bunların diyalektik birlikteliği, üretim gücünü tanımlar. Tanım aynı zamanda meta üretimindeki ortak etkiyi de kapsar.
Üretim güçlerinin bir boyutunda insan vardır. İnsanlar yetenekleriyle, deneyimleriyle, çalışma becerileriyle ve genel bilgileriyle vazgeçilmez unsurdur. Üretim araçları da gücün içinde vardır. Üretim güçlerinin bir diğer boyutu da, bir bütünlük ve aynı zamanda bu bütünlüğün uyumu içerisinde, yönlendirildiği amaca uygun olarak işlemesidir. Teknoloji, bilimin üretken güce dönüştürülmüş bir diğer boyutudur. Organizasyon da boyutun içinde yer alır ve bilimin, üretim gücüne dönüştürdüğü ve kattığı bir olgudur.
Üretim güçleri, üretim sürecinde ve üretimin içinde gelişir. İnsanların yetenekleri artar, deneyimleri çoğalır, beceri ve genel bilgileri üst düzeye ulaşır. Bir bütünlüğü ve bütünlüğün uyumunu yansıtan üretim araçları da bu süreçte gelişir. Bütünlük içinde azalma ya da çoğalma, yeni uyumlarda daha yüksek düzeye ulaşır. Yükselen düzeye ulaşmada, bilimin üretim gücüne dönüştürdüğü teknoloji ve organizasyon giderek belirleyici yer tutar.
Üretim, insanla başladı; insan, üretim sürecinde gelişti. Bu süreçte gelişen insan, aynı zamanda üretimin bir sürecinde yarattığı üretim araçlarını da geliştirdi. Teknolojiyi ve organizasyonu üretim gücüne dönüştüren bilim de insan ürünüdür. Bunların bütünlüğünü sağlayan, emeğin üretkenliğidir.


 

ÜRETİM ARAÇLARI


Üretim araçları, önce bir bütünlüğü yansıtır. Söz konusu bütünlük, tüm üretim aletlerinin işlerlik içindeki uyumudur. Sonra, ayrı bir uyum içinde, yönlendirildiği amaca uygun biçimde işlemesi anlamını taşır. İşleme aşamasında insan, devreye yeniden girer ve üretim araçlarıyla birlikte üretim güçlerini oluşturur. Üretim güçlerinin üçüncü ayağı ise bilimdir.
İnsan, üretim aletlerini, üretim faaliyeti sürecinde yaratır. Üretim aletleri, bir bütünlük ve uyum içinde üretim araçlarını oluşturur. Gelişim, bilimi; bilim, yeniden gelişimi sağlar ve üretimle gelişim kesintisiz sürer.
Üretim araçları üzerindeki mülkiyet, toplumun sosyo-ekonomik yapısını belirler. Üretim araçları, ilkel toplumlarda topluluğun mülkiyetindeyken, ilk kez, köleci toplumda özel mülkiyete geçti. Köleci toplumdaki üretim araçları, daha basit yapıdadır ve gelişimini feodal toplumda sürdürerek kapitalist topluma ulaştı. Kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetinde yeni bir sosyo-ekonomik yapıdır . Sosyalizmde ise, toplumda üretim için önemli olan üretim araçları üzerinde toplumsal mülkiyet söz konusudur .


 

ÜRETİM İLİŞKİLERİ


Toplumsal yaşamda maddi zenginlikler üretiliyor. Ürünler değiştiriliyor ve bir yerden başka yerlere taşınıyor. Bu süreç içinde insan bilincinden bağımsız olarak maddi toplumsal ilişkiler doğuyor. Değişimde değerler oluşuyor; bir yerden başka yere ulaşmada yeni olgular ortaya çıkıyor. İşte bunların tamamı, üretim ilişkisidir.
Üretim ilişkileri, üretim güçlerinin gelişmişlik düzeyi tarafından belirlenir.

Toplumun doğal çevresi, doğal maddi yaşamdır. Daha geniş olarak, insanı doğuran doğanın tamamı anlaşılmalıdır. Bu anlam, doğanın bir parçası olan insanın biyolojik ve fiziksel yapısını da belirler. Sözü edilen yapı, insanın üretkenliğinin de göstergesidir. Coğrafi ortam, doğal çevrenin parçasıdır. Bu anlamda iklim, toprağın işleme biçimi, toprağın zenginlikleri, su, doğal enerji ve bitki örtüsü. Coğrafi ortam, doğal sosyal yaşam koşullarıdır. Böylesi ortam, insanların kuşaklar boyu çalışarak dönüştürdükleri, değiştirdikleri yerlerdir. Böylesi bilinçli çaba, aynı zamanda, insanların doğayı kendileri için yararlı hale getirmesi anlamını içeriyor. Bir başka söylemle insan, doğayı toplumsal yaşamın süreci içine katmış oluyor.
Toplumsal maddi yaşam koşullarının tamamında, bunların karşılıklı etkilerinde en belirleyici unsur, üretim biçimidir.
Üretim biçimi, insanların kendi doğal çevrelerini nasıl ve ne ölçüde kendilerine katmış olduklarını, toplumsal amaçlarına yararlı duruma sokacaklarını ve doğa güçlerine egemen olmayı nasıl öğreneceklerini belirler.

 

 

 

Marx’ın sosyolojik kuramının temelleri özellikle 1859’da yayınladığı ‘Ekonominin Eleştirimi’ adlı yapıtında şunları söylemektedir.

“Uzun uzadıya uğraştıktan sonra eriştiğim ve bütün incelemelerime öncülük eden genel kanaatlerimi şöyle özetlemek mümkündür. İnsanlar toplumsal üretim işinde, zorunlu ve iradelerinden bağımsız olan belirli birtakım ilişkilere girişirler; bu üretim ilişkilerini, üretim ilişkilerinin toplamı da toplumun ekonomik yapısını meydana getirir. İşte toplumsal bilincin belirli biçimlerini karşılayan kanun ve politik üst yapılar hep bu gerçeklik hep bu gerçek temel üzerine kurulmuştur. Maddi hayattaki üretim biçimi politik tinsel yani manevi toplumsal oluşumların genel karakterini belirtir. İnsanların bilinci geçim yolunu belirtmez, tam tersine geçim yolu onların bilincini belirler.

 

 



YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI