Bugun...



Körfez ülkeleri ile Katar arasında yaşanan kriz tırmanırken Türkiye...

Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Yemen, pazartesi günü "teröre destek vermekle suçladıkları" Katar ile diplomatik ilişkilerini kestiklerini duyurmuştu. Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn ülkelerinin hava sahasını Katar'a kapatarak, Katarlı diplomatların 48 saat içinde ülkelerinden ayrılmasını istemişti. Katar'a karşı yapılan diplomatik ablukaya Katar ile Türkiye arasında jandarma eğitimi için işbirliği anlaşması ve Türk askerinin Katar'da konuşlandırılmasına

facebook-paylas
Tarih: 08-06-2017 02:35

Körfez ülkeleri ile Katar arasında yaşanan kriz tırmanırken Türkiye...

Körfez ülkeleri ile Katar arasında yaşanan kriz tırmanıyor
 

Birleşik Arap Emirlikleri, Katar'ın Türkiye ve İran'dan yardım istemesinin krizde trajik bir fasıl açılmasına neden olabileceğini söyledi.

Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Yemen, pazartesi günü "teröre destek vermekle suçladıkları" Katar ile diplomatik ilişkilerini kestiklerini duyurmuştu. Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn ülkelerinin hava sahasını Katar'a kapatarak, Katarlı diplomatların 48 saat içinde ülkelerinden ayrılmasını istemişti. Katar'a karşı yapılan diplomatik ablukaya Maldiv Adaları ve uluslararası toplumca meşruiyeti olmayan darbeci general Halife Hafter destekçisi Libya Tobruk hükümeti ile Moritanya da katılmıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, diplomatik krizin çözülmesi için devreye girmişti. Türkiye ile Katar ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmış ve dün AK Parti, Meclis'te Katar ile daha önce imzalanan uluslararası anlaşmaların öncelikle görüşülmesi önerisini Danışma Kurulu'na getirmişti. Katar ile Türkiye arasında jandarma eğitimi için işbirliği anlaşması ve Türk askerinin Katar'da konuşlandırılmasına dair tezkere kabul edilmişti.

Eski Başkonsolos Aydın Selcen, Evrensel'e Katar krizine dair Türkiye'nin attığı adımları değerlendirdi.

Selcen: Hükümet, Katar meselesinde soğukkanlı davranmalı

Katar’la ilgili tezkerelerin Meclisten geçirilmesini Evrensel’e değerlendiren Erbil Eski Başkonsolosu Aydın Selcen, “Siyaseten ve zamanlaması bakımından Ankara’nın bölge ülkelerinden ayrılarak Katar’a güçlü destek vermesi anlamına geliyor” dedi. ABD’nin Ortadoğu’da ‘tavşana kaç, tazıya tut’ siyaseti güttüğünü hatırlatan Selcen, suların durulmayacağını da belirtti. Selcen, Hükümetin ve Cumhurbaşkanının dış politikada, “soğukkanlı, uzgörülü ve öngörülebilir davranmaları” gerektiğini ifade etti. Selcen sorularımızı yanıtladı.

ABD Başkanı Donald Trump ilk yurt dışı gezisini Suudi Arabistan’a yaptı. Ziyarette Trump ve Suudi Arabistan Kralı Selman arasında yaklaşık 110 milyar dolar değerinde bir silah anlaşması imzalandı. Bu anlaşmadan sonra Suudi Arabistan’ın başını çektiği ülkeler Katar ile tüm ilişkilerini kesti. Bu gelişmeleri nasıl yorumlarsınız?
Elimizde sözünü ettiğiniz iki konu arasında doğrudan bir ilişki kurabilecek bir veri bulunmasa da, gelişmelere bakarak Suudi Arabistan’ın (SA) Katar’ı ablukaya alacak tarzda baskı kurmaya yönelik adımlar atmasında ABD Başkanı Trump’ın Riyad ziyaretinden cesaret aldığı açık. Ayrıca, Başkan Trump’ın kendine özgü doğrudan iletişim yöntemiyle, sosyal medya üzerinden paylaştığı mesajlarda SA’nın yaklaşımını desteklediğini de biliyoruz. Buna karşılık, Katar ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nın (CENTCOM) ana bölgesel karargahına ve dolayısıyla on bin civarında ABD askerine ev sahipliği yapıyor. ABD hükümetinin askeri kanadı gelişmeler üzerine bu durum bağlamında Katar’a teşekkürlerini yineledi. Ayrıca Doha’daki ABD Büyükelçisi de Katar’ın özellikle terörün finansmanı alanında ABD’nin ciddi bir ortağı olduğunun altını çizdi. Karakuşi tahminlerde bulunmak istemem ama zamanında ABD Büyükelçisi April Glaspie’yle görüşmesinin içeriğini kendince yorumlayan Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgali ve son olarak Brüksel’de Trump’ın NATO kurucu anlaşmasının 5. maddesine  atfı konuşmasından çıkarmasında ‘MM&T’ denilen Savunma Bakanı Mattis, Ulusal Güvenlik Danışmanı MacMaster ve Dışişleri Bakanı Tillerson’un karanlıkta kalması diplomatik bir hıçkırığa işaret ediyor olabilir. Bu merakı gıdıklayan ancak somut zemini elimizde olmayan tahminler dışında, ben de, DUVAR’da bugünkü (8 Haziran) köşesinde Kemal Can’ın gayet güzel izah ettiği gibi, Trump Ortadoğu’da artık ‘gri alanlar’ istemiyor. Dolayısıyla bizimki (veya Katar) gibi birbiriyle çelişen konumlar alan ve ortaklıklar geliştiren küçük ve orta boy ülkelerin ABD nezdindeki diplomatik manevra alanları daralıyor. Fakat arka plandaki büyük çelişki SA’nın da Katar gibi hatta ondan öte ‘tavşana kaç, tazıya tut’ siyaseti güttüğü ve hedefe oturtulan İran’ın ABD’nin bölgedeki başat önceliği IŞİD’le mücadelenin en önünde yer aldığı gerçekleri. Askeri çatışma olasılığı da henüz ortada ve suların belirli bir süre daha (en az altı ay ila bir sene) durulmayacağını öngörürsek yanılmış olmayız sanırım. Son olarak, haritayı önüne koyan ve Katar’ın nüfus büyüklüğüne bakan herkes, sözkonusu emirliğin SA ve yandaşlarının baskısına uzun süre dayanamayacağı ve uzlaşı aramaya zorlanacağı sonucuna varabilir.

İRAN UZLAŞI ARAYIŞINA GİRECEK

Tam Katar tartışılırken, İran’da IŞİD’in üstlendiği bir saldırı yaşandı. Trump ziyareti sonrasında yaşanan bu iki gelişmeye ilişkin nasıl bir değerlendirmelerde bulunacaksınız?
Tahran’da belki yetmişli yılların ortasından bu yana bu tür bir terör saldırısı yaşanmamıştı. Devrim Muhafızları derhal bir açıklama yaparak SA’yı sorumlu tuttu ve ‘intikam alınacağını’ belirtti. İran, yanıtını Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan sahalarında verebilecek kapasitede. SA’nın petrol kaynakları zengin ve nüfusu Şii yoğunluklu doğu kesimlerinin karışması veya SA’nın büyük kentlerinde benzer terör saldırıları yaşanması ihtimal dahilinde. İran ayrıca, Mehmet Ali Şabani’nin CNN International’daki söyleşisinde belirttiği gibi, bölgede çekiştiği bizimki gibi ülkelerle de ortak tehditler zemininde bir güçlendirilmiş uzlaşı arayışına girecektir. Herhalde, İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in dün gerçekleşen Ankara ziyaretini bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

‘SİYASETEN KATAR’A DESTEK ANLAMINA GELİR’

AKP hükümeti Katar’la daha önce yapılan anlaşmalarla ilgili takvimi hızlandırdı. Türk askeri birliklerinin Katar’da konuşlanması ve jandarma birliklerinin eğitim ve öğretimi alanında Katar ile işbirliği yapılması kanun tezkerelerini Meclisten geçirdi. Sizce Hükümet takvimi neden hızlandırdı?
AKP’nin TBMM’den geçirerek kanunlaştırdığı anlaşmanın imzalanması eski tarihe dayanıyor. Özünde de bu anlaşma, ABD’li Bölge Uzmanı Aaron Stein’in işaret ettiği gibi, içeriği itibarıyla bir ‘SOFA-Status of Forces Agreement.’ Yani ‘Güçlerin Statüsü Anlaşması’ olmak bakımından pek fazla anlam ifade etmiyor. Ancak kuşkusuz siyaseten ve zamanlaması bakımından Katar’a Ankara’nın bölge ülkelerinden ayrılarak güçlü destek vermesi demek oluyor. SA’ya finansman yönüyle bağlı Mısır, sıkletleri belli BAE ve Bahreyn dışında kalan diplomatik ağırlığı boyundan büyük Ürdün’e bakarsak, El Cezire Amman Ofisi’nin kapatılması ve diplomatik ilişkilerin düzeyinin düşürülmesi gibi farklı tonda tepkiler verdiğini görüyoruz. Ayrıca, Katar Emiri Tamim es Sani’nin ABD Başkanı Trump’la görüşmesinin ardından Beyaz Saray’dan yapan açıklamada değinilen es Sani’nin ve diğer tüm KİK üyesi ülkelerin liderlerinin Washington’da buluşması gerçekleşirse, bu mutasavver toplantı belki kilidi açabilir. Kuveyt’in Riyad-Doha arasında mekik diplomasisi ise şimdiye dek SA’nın ültimatomlarının ilk elden aktarılması dışında sonuç vermişe benzemiyor.

Hükümetin Meclisten Katar tezkerelerini geçirmesini hem iç siyaset hem de bölge siyasetine etkisi nasıl olur?
Pek çok kere ve son olarak Duvar’da Salı günü (6 Haziran) yayımlanan yazımda belirttiğim üzere, Türkiye Cumhuriyeti’ni bu bölgelerde kan, ateş ve çelikle imtihan olup, imparatorluğun yıkılış sürecine ilk elden tanıklık etmiş kadrolar, Araplararası meselelere dahil olmama, Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler kurma ama fikir sorulmazsa görüş dahi beyan etmeme ve bölgede dönemin ‘emperyalist’ güçlerinin maşalığını yapmama gibi dış siyaset ilkeleri belirlemişti. Keza aynı yazımda hatırlattığım üzere diplomaside etkinlikle, işgüzarlık arasındaki çizgi de her zaman çok belirgin olmayabiliyor. Bu itibarla, hükümetin veya doğrudan Cumhurbaşkanının demek daha yerinde, soğukkanlı, uzgörülü ve öngörülebilir davranmalarını dilerim.

Katar krizinin merkezinde enerji politikaları var

Körfez bölgesi, diplomatik krizle karşı karşıya. Bir dizi ülke, terörü desteklemekle suçlanan Katar’la diplomatik ilişkilerini kesti ve kriz gittikçe derinleşiyor. Peki, bu krizin nedeni ne?

Akademisyen Erhan Keleşoğlu, İran karşıtı cephenin, Katar’ı cezalandırma ve bu ülke üzerinden tüm güçleri hizaya getirme operasyonu yürüttüğüne işaret etti. Meselenin merkezinde enerji politikaları olduğunu vurgulayan Keleşoğlu, Türkiye hükümetinin Katar’a desteğinin nedenini de ‘Katar doğal gazının Avrupa’ya sevkinde rol oynamak istemesi’ne bağladı.

Gazeteci Hasan Tahravi de bölgenin haritası yeniden çizilirken, Katar’ın liderlik istediğini söyledi. Tahravi, Türkiye’nin ara bulucu pozisyona girmesinin de güç olduğunu, çünkü eski ‘model ülke’ durumunun kalmadığını, zaten Suudi Arabistan’ın da bu duruma sıcak bakmadığını belirtti. 

Katar, bütün dünyanın gündeminde baş köşeye oturdu. Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Libya, Yemen ve Maldivler Katar’la diplomatik ilişkilerini kesti. Katarlı diplomatların iki gün, Katar vatandaşlarının 14 gün içinde ülkelerine dönmeleri istendi. Katar ile hava ve deniz sahaları da kapatıldı. Bu krizin anlamını Akademisyen Erhan Keleşoğlu ve Gazeteci Hasan Tahravi Evrensel'e değerlendirdi.

‘YA BİZDENSİN YA ONLARDAN’

Erhan Keleşoğlu: Suudi Arabistan öncülüğünde oluşturulan ABD ve İsrail destekli İran karşıtı cephe, ısrarla bu kampa tam olarak dahil olmayıp müzakereci bir çizgide duran Katar’ı cezalandırma ve bu küçük ülke üzerinden bölgedeki tüm güçleri hizaya getirme operasyonu yürütüyor. Mesaj George W. Bush’un 11 Eylül sonrası verdiğine benzer, ‘Ya bizdensin ya onlardan.’ Suudi Arabistan’ın Müslüman Kardeşler alerjisi malum, Katar’ı onlara verdikleri destek üzerinden de cezalandırıyorlar. Dahası el Cezire üzerinden izledikleri liberal propaganda başından itibaren rahatsızlık yaratageldi. Peki ‘Katar niye İran’la müzakereden yana?’ çünkü Basra Körfezi’nde ortak doğal gaz havzaları var. Meselenin merkezinde enerji politikaları var. Türkiye hükümeti ise hâlâ söz konusu kampla İran arasında müzakerelerden yana bir kampta duruyor. O yüzden Erdoğan Katar’a destek açıklaması yaptı. Katar doğal gazının Avrupa’ya sevkinde önemli rol oynamak istiyor Türkiye. Şu anda kamplardan özerk davranılmaya çalışılıyor ama çok zorlanılacağı açık.

SÜNNİ EKSEN KORUNMAK İSTENİYOR

Hasan Tahravi: Bu olay, Suudi Arabistan, Mısır ve ABD’nin bölgede yeniden müttefik haline geldiklerini gösterir. Suudi Arabistan ve Katar arasındaki krizin ABD Başkanı Trump’ın ziyaretinden sonra olduğunu görüyoruz. Suudi Arabistan liderliğinde özellikle Sünni eksen korunmak isteniyor. Katar ve Suudi Arabistan arasında sorunlar zaten vardı. Katar’ın İran, Müslüman Kardeşler ve terör örgütleriyle ilişkileri var deniliyor. Bu Katar için yeni değil. İlginç olanı bunların şimdi söyleniyor olması. Asıl amaç belli; Katar, Suudi Arabistan’ın liderliği altında kalmak istemiyor. Katar kendi küçük ülkesinden daha büyük şeyler yapmak istiyor. Bunu Suriye ve Filistin’de gördük. Bu da Suudi Arabistan’ı rahatsız ediyor ve herkesin kendi emrinde olmasını istiyor. Bölgenin yeniden haritası çizilirken liderlik istiyor. Katar geri adım atmazsa sorunun derinleşebileceğini söyleyebilirim. Türkiye’nin son politikalarına bakıldığında artık eski model ülke durumu kalmadı. Türkiye arabuluculuk yapmak istiyor ama Suudi Arabistan buna sıcak bakmıyor. Kuveyt’in de Riyad’dan eli boş döndüğünü sanıyorum.

EMEP: Türkiye, Katar krizinin tarafı olmamalı

Suudi Arabistan ile Katar arasında çıkan kriz, AKP hükümetinin Katar'a asker gönderme kararını öne çekip, TBMM'den alelacele geçirmesine neden oldu. Böylece Türkiye, Sünni Arap dünyasındaki kavgada, Katar'ın yanında yer aldı. Emek Partisi (EMEP) yaptığı açıklamada Hükümetin bu krizin tarafı olmaması gerektiğini söyleyerek “Hükümet, Katar’ı ya da emperyalizmin işbirlikçisi diğer Ortadoğu diktatörlüklerini desteklememelidir. Yurt dışındaki bütün askerleri geri çağırmalı, Türkiye’deki bütün yabancı askerleri ülkelerine göndermeli, üsleri kapatmalıdır” açıklaması yaptı.

Emek Partisi'nin yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Katar’ın tecrit edilerek ambargo uygulanmasının gerekçesi bu ülkenin terörizme destek vermesiyle açıklandı. Oysa bir süre öncesine kadar Katar, başta Suudi Arabistan olmak üzere ablukaya katılan ülkelerin bazıları ile birlikte şeriatçı teröre destek veriyordu. Suriye’de şeriatçı silahlı güçlerin Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye tarafından desteklendiği neredeyse herkesin ortak görüşü idi.
Açıktır ki; Katar ablukasının temel faili ABD’dir. Kavganın gerçek sebebi de Suriye, Irak, Yemen ve genel olarak Ortadoğu’nun paylaşılmasının yeni imkanlarını yaratmak ve sonuçları İran üzerinde de etkili olacak bir abluka sayesinde ABD’nin bölgedeki uydularını da ihya eden hegemonyasının güçlendirilmesidir.
Ortadoğu’daki hamleleri ve amaçları Katar’ınkiyle örtüştüğü için Hükümetin tedirgin olması da son derece normaldir. Çünkü Katar’a yönelik uygulama aslında AKP Hükümeti’ne de bir gözdağıdır. AKP Hükümeti hem bu yüzden hem de Katar’la girilen kârlı iktisadi ilişkilerin hatırına ablukaya yüksek sesle olmasa da itiraz etmiştir. Katar’a uçaklar göndererek ambargoyu kırmaya çalışmış; Meclis’te Katar’da asker bulundurma kararı alınmış;  TBMM gündeminin arka sıralarında bulunan Katar ile yapılan sözleşmelerin onaylanması gündemini en üste çekerek, bu sözleşmeleri onaylamıştır.
AKP Hükümetinin Katar’a sahip çıkması anti-emperyalist saiklerle gündeme gelmemiştir. Türkiye ve Katar yakın zamana kadar birlikte davrandıkları Ortadoğu politikalarında, diğerleriyle farklı düşmüşlerdir. Her iki tarafın politikaları da Ortadoğu halklarının yararına, Türkiye, Katar ve diğer ülkelerin halklarının yararına değildir.
AKP Hükümeti; Ortadoğu’daki bu kavgada mazlum halkların yanında değil, halkların topraklarını ve zenginliklerini paylaşmak isteyen güçlerin içindedir. Bu nedenle, Katar’a, Irak’a, Suriye’ye vd. pek çok yere asker göndermekte, üs kurmaktadır. AKP’nin maceracı politikalarının ceremesini Türkiye halkı çekecektir. AKP yöneticilerinin ve çevrelerinde toplanmış sermaye gruplarının çıkarları için Türkiye Halkının çıkarları feda edilmektedir.
Hükümet, ne Katar’ı ne de emperyalizmin işbirlikçisi diğer Ortadoğu diktatörlüklerini desteklememelidir. Yurt dışındaki bütün askerleri geri çağırmalı, Türkiye’deki bütün yabancı askerleri ülkelerine göndermeli, üsleri kapatmalıdır.
Türkiye halkının ihtiyacı olan dış politika; bölge halkları ile dostluk, bölge halkları ve komşularla barış içinde bir arada yaşama politikasıdır." 




Kaynak: Evrensel gazetesi

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1469 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Dünya Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI