Bugun...



Karl Marx’ın etkisi: bir karşı olgusal analiz Branko Milanovic

Karl Marx’ın iki yüzüncü doğum günü vesilesiyle Marx’ın sayısız eserine ve yaşamına adanmış birçok konferans düzenleniyor. Ben de Hayfa’da bunlardan birine katılıyorum. Bunlara bir de Marx’ın eserlerini ve etkisini ele alan incelemeleri (Peter Singer birkaç gün önce bir tanesini yayınladı), yaşamı üzerine yeni kitapları, Genç Marx üzerine bir filmi ekleyin, liste uzayıp gidiyor.

facebook-paylas
Tarih: 18-05-2018 00:43

Karl Marx’ın etkisi: bir karşı olgusal analiz  Branko Milanovic

Karl Marx’ın etkisi: bir karşı olgusal analiz

Branko Milanovic

 

Karl Marx’ın iki yüzüncü doğum günü vesilesiyle Marx’ın sayısız eserine ve yaşamına adanmış birçok konferans düzenleniyor. Ben de Hayfa’da bunlardan birine katılıyorum. Bunlara bir de Marx’ın eserlerini ve etkisini ele alan incelemeleri (Peter Singer birkaç gün önce bir tanesini yayınladı), yaşamı üzerine yeni kitapları, Genç Marx üzerine bir filmi ekleyin, liste uzayıp gidiyor.

Ben de Marx’ın entelektüel etkisini ele alacağım ama çok farklı bir açıdan. Karşıolgusal bir yaklaşım kullanacağım. Üç kaydadeğer olay gerçekleşmemiş olsaydı etkisinin ne olacağını soracağım. Açık ki, tüm karşıolgusal analizler gibi bu da tarihin kişisel bir okumasına ve tahmine dayanıyor. Doğruluğu ispatlanamaz. Başkalarının farklı, belki de benimkinden daha iyi karşıolgusal analizler getirebileceğinden eminim.

İlk olay: Engels olmasaydı. Bu karşıolgusallık daha önce tartışıldı ama bir kere daha ele alınmaya değer. Karl Marx 1883’te öldüğünde, Komünist Manifesto’nun, bir dizi siyasi ve sosyal kısa çalışmanın, gazete makalesinin (New York Daily Tribune’de) ve kalın ama pek bilinmeyen veya tercüme edilmemiş Capital (cilt 1) isimli kitabın ortak yazarıydı. Ölümünden 18 yıl önce yayınlandı ve aradan geçen yıllarda epey yazdı ama azını yayınladı. Yaşamının sonlarında daha da azını yazdı. Benzer şekilde 1840’ların sonundan ve 1850 ve 1860’lardan kalan yayınlanmamış ve karman çorman yüzlerce sayfa el yazması vardı. Marx oldukça dar bir işçi aktivistler çevresinde ve Alman, Avusturyalı ve giderek artan şekilde de Rus sosyal demokratları arasında tanınıyordu. Bu şekilde kalsaydı, yani Engels Marx’ın yazdıklarını düzene koymaya ve Das Capital’in iki ek cildini daha ortaya çıkarmaya on yıldan uzun süre harcamasaydı, Marx’ın ünü 1883’te olduğu noktada biterdi. Çok daha az olurdu. Bugün doğum gününü hatırlayan birileri olmazdı (5 Mayıs’ta doğdu).

Ama Engels’in özverili çalışması ve kendisini adaması (ve Engels’in Alman sosyal demokrasisindeki önemli yeri) sayesinde Marx’ın önemi de büyüdü. Sosyal demokratlar Almanya’daki en büyük parti haline geldiler ve bu Marx’ın etkisini daha da ileriye taşıdı. Kautsky’nin yönetimi altında Artı-Değer Teorileri yayınlandı. Almanya dışında, çok dar bir çevrede de olsa, sadece Rusya ve Avusturya-Macaristan’da etkiliydi.

Yirminci yüzyılın ilk on yılı, Marksist düşüncenin artan etkisine şahitlik etti, o kadar ki Leszek Kolakowski, anıtsal kitabı Main currents of Marxism’de (Marksizm’de ana akımlar) bu dönemi haklı bir şekilde “altın çağ” olarak adlandırıyor. Marksist damarda yazmış insanların kalibresi açısından gerçekten de Marksist düşüncenin altın çağıydı ama küresel etkisi açısından değil. Marx’ın düşüncesi Anglo-Sakson dünyaya nüfuz edemedi (Das Capital’in ilk İngilizce tercümesi—tuhaf biçimde hala Almanca adıyla basılır—1887’de yapıldı, yani orijinal baskısından yirmi yıl sonra). Ve Fransa dahil Güney Avrupa’da anarşistlerin ve “küçük burjuva sosyalistlerinin” gölgesinde kaldı.

Büyük Savaş olmasaydı işler bu noktada sona erecekti. Almanya’daki sosyal demokratlar reformizme ve “revizyonizme” kaydıkça Marx’ın etkisi istikrarlı biçimde azalırdı diye düşünüyorum. Yüzü Alman sosyal demokrasisinin tarihi “fikir babaları” arasında olurdu ama ne siyasette ne de (muhtemelen) sosyal bilimlerde pek bir etkisi kalmazdı.

Ama sonra Ekim Devrimi gerçekleşti (ikinci olay). Bu sahneyi baştan ayağa değiştirdi. Sosyal bilimciler arasında eşsiz bir konuma, yani bir büyük ülkede ve dünya tarihinde çok önemli bir değişikliğin tek başına ideolojik sorumlusu olma şanına erişti ve sosyalizmin dünya çapındaki albenisi, Marx’ın düşüncesine ve ününe kat kat seviye atlattı. Düşüncesi, ister olumlu ister olumsuz anlamda olsun, aydınlar, siyasi aktivistler, işçi liderleri ve sıradan işçiler arasında Avrupa’nın çoğunda göz ardı edilemez hale geldi. Sendikacılar eserlerini öğreten akşam kursları organize etti; siyasi liderler, komünist partilerin özellikle dogmatik dönüşü nedeniyle, hamlelerini Marx’ın o güne dek pek bilinmeyen tarihsel çalışmalarına referans vererek planlayıp açıkladılar.

Ardından Komintern Avrupa merkezciliği terk etmeye ve Üçüncü Dünya’daki antiemperyalist mücadelelerle ilişkilenmeye başladığından, Marx’ın etkisi hiç kimsenin tahmin etmediği alanlara genişledi. Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki yeni toplumsal devrim ve ulusal kurtuluş hareketlerinin ideoloğu haline geldi. İster onun öğretilerini harfiyen takip etsin, isterse ondan sapsınlar (Mao’nun işçi sınıfı yerine köylülüğü devrimci sınıf sayması gibi), siyasi liderler ondan etkilendiler ve politikalarını ona referans vererek açıkladılar. Marx Rusya’da Troçki ve Stalin’den İspanya’da solcu cumhuriyetçilere, Fransa’da halk cephesine, Çin’de Mao’ya, Vietnam’da Ho Şi Min’e, Yugoslavya’da Tito’ya, Küba’da Castro’ya, Angola’da Agostino Neto’ya, Gana’da Nkrumah’ya ve Güney Afrika’da Mandela’ya dek küresel bir ilham kaynağı haline geldi. Hiçbir sosyal bilimci böylesi bir küresel etkiye erişemedi. İki bıyıklı 19. yüzyıl Alman’ının resimlerinin Çin’deki Tiananmen Meydanı’nı özel günlerde süsleyeceği kimin aklına gelirdi?

Yalnızca küresel değil, aynı zamanda sınıfsal ve mesleki çizgileri de aşan bir etkiye sahipti. Devrimci liderlerden, siyasetçilerden ve sendikacılardan söz ettim ama etkisi akademiye ve üniversitelere de yayıldı; hem ona karşı çıkanları hem de onu yüceltenleri etkiledi. O etki lise öğrencilerine öğretilen başlangıç düzeyi Marksizm’den sofistike felsefe tezlerine veya ekonomide “analitik Marksizm”e kadar vardı. Marx’ın 1844-46 el yazmalarının yayınlanması bizi bilinmeyen genç Marx’la tanıştırdı ve tartışmayı daha da yüksek bir düzleme taşıdı: artık Genç ve klasik Marx arasında felsefi bir mücadele vardı.

Bunların hiçbiri Ekim Devrimi olmadan ve Avrupa merkezcilikten Üçüncü Dünyacılığa dönüş yaşanmadan olmazdı. Marx’ı bir Alman ve Avrupalı düşünürden küresel bir şahsiyete dönüştüren ikinci oldu.

Komünizmin suçları ortaya çıkıp Marx’ın kapısında birikmeye ve komünist rejimler tekleyip acıklı ve kötü ideologları aynı sözleri tekerleme gibi tekrarlamaya başladıkça, Marx’ın düşüncesinde de düşüş başladı. Komünist rejimlerin çökmesi ise en düşük noktasına getirdi onu.

Ama ardından – üçüncü olay – Marx’ın Das Capital’de tarif ettiği tüm özellikleri tamı tamına sergileyen küreselleşen kapitalizm ve küresel finans krizi onun düşüncesini yeniden gündeme getirdi. Artık gönül rahatlığıyla küresel filozoflar tapınağına yerleştirilebilir, günümüze ulaşan her sözü basıldı, kitapları dünyanın tüm dillerinde okunabiliyor ve statüsü, hala dönemsel aşırılıklara açık olsa da, en azından asla karanlığa ve unutulmaya yüz tutmayacak kadar güvende.

Aslında, onun etkisi kapitalizm ile ayrılmaz şekilde bağlı. Kapitalizm var oldukça, onun en ferasetli analizcisi, kapitalizm ortadan kalkınca ise, onun en iyi eleştirmeni olarak okunmaya devam edecek. Bu yüzden, kapitalizm bizimle bir 200 yıl daha olsun ya da olmasın, Marx’ın bizimle olacağına inanabiliriz.

Onun yeri artık Platon ve Aristo’nun yanı ama tarihteki üç lehte ve beklenmedik olay yaşanmasaydı, Londra’da uzun zaman önce ölen bu tanınmamış Alman göçmenin, mezarına sekiz kişinin eşliğinde taşındığını hiç duymazdık bile.

Kaynak: http://glineq.blogspot.com/2018/05/the-influence-of-karl-marxa.html




Kaynak: Dünyadan çeviri

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1114 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI