Bugun...



İngiltere’nin sözde “onur sistemi” o kadar yoz ki,.../Yasmin Alibhai-Brown

Ekim 1962’de bağımsızlığını kazanana kadar bir İngiliz protektorası olan Uganda’da doğup büyüdüm. Birleşik Krallık bayrağı indi ama İngilizlerin birçoğu kaldı. Onlardan biri de tarih öğretmenim Bay Clarke’tı. Eski anavatanı nasıl da överdi: “Çocuklar, Britanya’da güçler ayrılığı var

facebook-paylas
Tarih: 03-08-2017 02:48

İngiltere’nin sözde “onur sistemi” o kadar yoz ki,.../Yasmin Alibhai-Brown

İngiltere’nin sözde “onur sistemi” o kadar yoz ki, Zimbabwe’de olsa utandırırdı 

Yasmin Alibhai-Brown

9 Ekim 1962’de bağımsızlığını kazanana kadar bir İngiliz protektorası olan Uganda’da doğup büyüdüm. Birleşik Krallık bayrağı indi ama İngilizlerin birçoğu kaldı. Onlardan biri de tarih öğretmenim Bay Clarke’tı. Eski anavatanı nasıl da överdi: “Çocuklar, Britanya’da güçler ayrılığı var. Yolsuz politikacılar veya yolsuzluk yok, rüşvet yok, birinin işini görmek yok, devlet tertemiz. Şimdi imparatorluğun eski topraklarında yolsuzluk alıp başını gidecek.” Son dediğinde haklı aslında. Yiyicilik ve sahtekarlık bu ülkelerin neredeyse tümünü sardı. Nesillerce ‘özgür’ insan acımasızca aldatıldı. Ancak diğer Avrupalılar gibi Bay Clarke da, yolsuzluğun ve etik sorunların beyazlarda görülmediğine inanmak gibi tedavisiz bir yanılgıdan mustarip.

Liverpool Üniversitesi’nden bir akademisyen olan Dr. David Whyte’ın söylediği gibi: “Yolsuzluğun bize (Batı’ya) değil gelişmekte olan ülkelere veya ekonomik olarak ‘ilkel’ toplumlara has bir sorun olduğunu düşünüyoruz. Ama neredeyse her gün önemli kurumlarımızdan birinde patlak veren bir yolsuzluk vakası ile, Britanya sisteminin ‘adil’, ‘açık’ ve ‘şeffaflık’ gibi medeni değerlere dayalı olduğu fikrinin boş olduğu ortaya çıkıyor. Peş peşe gelen yolsuzluk vakaları hız kesmeden devam edecek gibi. Hatta bir artış söz konusu.”

Bir göçmen olarak bunu ilk fark ettiğimde, sanki en sevdiğim dayımın alkolik olduğunu öğrenmiş gibiydim. Bu nasıl olabilirdi? Bal gibi oluyordu işte. Büyük oyuncular çıkar çatışmalarını ve etik dışı davranışlarını daha becerikli yönetiyorlar.

 BBC’mi?

Bir de tarafsızlık var elbet. Örneğin Robbie Gibb, BBC’nin en önemli siyaset programlarının yapımcısı. Gitti, Theresa May’in iletişim direktörü oldu. Herkes de tebrik etti. Her siyasi görüşten vergi mükellefinin parasıyla çalışan BBC bunda bir sorun olduğunu düşünmedi. Gibb, Francis Maude’un personel şefi ve 2001 Tory liderlik yarışında da Michael Portillo’nun genç amigosuydu. Nasıl olduysa Portillo, hırslı sağcı Andrew Neil’ın sunduğu BBC’nin This Week programının sürekli konuğu olmaya başladı. Bu iki adam için bir mülakat ve seçim süreci olmuş mudur acaba? Hiç sanmıyorum. Bu onlar için fazla politik doğrucu olurdu.

2012’de bir başka BBC siyasi programcısı Thea Rogers, George Osborne’nun özel danışmanı oldu, hatta onun yeni bir imaja kavuşmasına da yardım etti. Şimdi şövalye olan Craig Oliver, David Cameron’un iletişim direktörü olmadan önce BBC yöneticisiydi. Guto Harri – evet, o da BBC’den – belediye başkanlığı sırasında Boris’in [şimdiki Dışişleri Bakanı] medya ekibinin başı oldu. Gittiğinde yerini kim mi aldı? Will Walden, BBC haber editörü elbette. Bu adamların BBC’deyken hiçbir şekilde Tory’lere sempati beslemediğine inanmalı mıyız? İsterseniz bana kinik deyin, ama robot değilseniz eğer, bu kesinlikle ne inandırıcı ne de mümkün.

Rezil siyaset

Politikacılara geçelim. En rezil siyaset örneklerini Brexit kampanyası sırasında gördük. ‘Cato the Younger’ mahlasıyla yazan anonim bir yazar, olay yaratan yeni kitabı The Guilty Men’de (Suçlu Adamlar) “şahsi kazanç uğruna, ideolojik kayma sebebiyle veya sırf ahmaklıktan tüm geleceğimizi tehlikeye atan” İngiliz ve Avrupalı 15 kişiyi suçluyor. Suçlama listesi “aldatma ve çarpıtma” içeriyor. Hazır olun. Bu kitap bu sözüm ona güçlü ve istikrarlı ülke hakkındaki tüm bildiklerinizi yerle bir edecek.

Klasik doğrudan yolsuzluk örnekleri de az değil. 1994’te Neil Hamilton ve Tim Smith, Mumammed el-Fayed’den [Londra’nın simgesi denilen ünlü Harrods mağazalarının sahibi ve Dodi el-Fayed’in babası olan işadamı, ÇN] nakit para alırken yakalandılar. Hamilton şu anda UKIP’ten Galler Meclisi üyesi. 2010’da New Labour’cı Geoff Hoon, Patricia Hewitt ve Stephen Byers para karşılığında hizmetlerini sunarken kameraya yakalandılar. Öyle ki Byers kendisini “kiralık taksi” olarak tanımlıyordu. Partiler arasındaki masraf skandallarını da unutmayın, kümes ve ahırlar için para talep ediliyordu [milletvekillerinin alakasız şahsi giderlerini faaliyet gideri göstermesi kastediliyor, ÇN].

Bağlantılarını paraya çeviren siyasetçiler

Dışişleri Bakanlığımızın ilişkileri hep tartışma konusu olmuştur. Diktatörler coşkuyla desteklenir, dünyanın en kötü insan hakları siciline sahip ülkelere silah satılır, muhbirler kullanılıp atılır. Bunların hiçbirinde sorun yok gibi, çünkü bu bizim “ulusal çıkarlarımız” için. Bu ahlak dışı bağlantıların aslında ulusal güvenliğimizi tehlikeye attığını düşünüyorum.

Ve bir de kabinenin bakanları ile iş dünyası arasındaki ve ayrıca giderek artan şekilde de devlet memurluğu ile iş dünyası arasındaki turnike [yani bu iki alan arasındaki geçiş kolaylığı, ÇN] var tabi. Dürüstlük izlenimi vermek için konulmuş bazı net olmayan kurallar olmasına rağmen çok sorunlu. Spinwatch direktörü Tamsin Cave’in birkaç yıl önce uyardığı gibi: “Çok fazla sayıda üst düzey kamu görevlisi hükümetteki bağlantılarını ve bilgilerini paraya çeviriyorlar.” Uyarısını kimse dinlemedi. Dahası ve daha kötüsü var.

Bağlantılarını paraya çeviren siyasetçiler

Onur sistemi o kadar yolsuz ki, Zimbabwe’de olsa utanç verici olurdu. Asyalı bir milyoner bu onur sisteminin [topluma ve devlete yararlılık gösterenlere devlet nişanı verilmesi. İngiltere’de Britanya İmparatorluk Nişanı (CBE) en yükseği, ÇN] nasıl işlediğini şöyle anlattı: “Evlerim ve arabalarım var. Bu yüzden şimdi para CBE ve Lortlar Kamarası için kullanılacak. Yapman gereken siyasi partilere para yedirmek. Çok kolay.” Büyük, ayarlanmış kamu soruşturmaları da güven vermiyor çünkü birçok kurul üyesi statükoyu korumaya mecbur hissediyor kendini. Chilcot, raporunda Blair ve çetesini daha doğrudan eleştirebilirdi [Chilcot Raporu: Irak Savaşı’nın ardından hazırlanmış ve 2016’da açıklanmış kapsamlı rapor. Irak’ta savaşın tek seçenek olmadığı ve yanlış karar olduğu eleştirisini getirir, ÇN]. Bunun yerine gerçeklerin etrafından dolandı ve ancak bir yıl sonra hakikati tüm çıplaklığı ile BBC siyaset editörü Laura Kuenssberg’e anlattı. Kuzey İrlanda sorunu konusundaki soruşturmalar, ilk Hillsborough Soruşturması, tüm diğer Irak soruşturmaları tam bir para israfı ve düş kırıklığıydı. Grenfell [Londra’da en az 80 kişinin hayatını kaybettiği yanan kule apartman, ÇN] soruşturmasından da hiç umutlu değilim. Daha şimdiden yangından kurtulanların sesine kulak tıkamış görünüyor.

Bay Clarke’la en son, bir yanıyla Irak Savaşı’na tepki olarak İmparatorluk Nişanımı iade ettiğimde konuştum. Yaşlı ve hastaydı ve kararım onu üzmüştü: “Bu büyük, adil ülkeye saygısızlık ettin,” dedi. Halen aynı yanılgı içinde yaşıyordu. Tıpkı milyonlarca başka insan gibi.

 

Kaynak: http://www.theneweuropean.co.uk/top-stories/the-honours-system-is-so-corrupt-it-would-be-an-embarrassment-in-zimbabwe-1-5110953




Kaynak: Özgür Politika-Serap Şen

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1170 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI