İnsanlığın Umudu, Onun Mutlu Geleceği Sosyalizm’dir

Arama

Kadın katliamları dosyaları 'şüpheli ölüm' denilerek kapatılıyor’

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Özlem Özkan, kadın katliamları davalarındaki dosyalarda son yıllarda “şüpheli ölüm” değerlendirilmesinin öne çıktığını belirterek, bu şekilde katliamların üzerinin kolay örtüldüğünü söyledi.

23/11/2025 10:44 | Son Güncelleme : 04/12/2025 17:16 | Okunma Sayısı : 53 | Super Admin


Kadın katliamları dosyaları 'şüpheli ölüm' denilerek kapatılıyor’
“Kurtuluş yok, tek başına ya hep beraber ya da hiçbirimiz” ad image

Kadın katliamları dosyaları 'şüpheli ölüm' denilerek kapatılıyor’

 

 İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Özlem Özkan, kadın katliamları davalarındaki dosyalarda son yıllarda “şüpheli ölüm” değerlendirilmesinin öne çıktığını belirterek, bu şekilde katliamların üzerinin kolay örtüldüğünü söyledi. 

Kürdistan ve Türkiye’de kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü şiddet ve katliamların günden güne arttığı bir tabloyla karşılıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre, Kasım 2024’ten bugüne 281 kadın katledildi, 295 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Yine platformun 2025’in ilk 6 ayını kapsayan raporuna göre, 136 kadın katledildi, 145 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Kadınların yüzde 35’inin evli olduğu erkek tarafından, yine yüzde 65’inin evinde katledildiği dikkat çekti. JINNEWS’in erkek şiddeti çetelesine göre, sadece Ekim ayında 25 kadın ve 1 çocuk katledildi; 8 kadın ve 3 çocuk ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi

 

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Özlem Özkan ile kadın katliamları, şiddet davaları ve buna karşı yürüttükleri çalışmalara dair konuştuk.

‘Sorun Yasaların Uygulanması’ 

Mevcut yasaların erkek şiddetinin önlemesi konusunda “yeterli” olduğunu belirten Özlem Özkan, Türk Ceza Kanunu (TCK), 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadın Yönelik Şiddeti Önlenmesi kanunu örnek göstererek, asıl sorunun yasaların uygulanmasında olduğunu vurguladı. Yasaların etkin ve bütünlüklü uygulanmadığının altını çizen Özlem Özkan, “Yasanın ruhunu uygun olmayan düzenlemeler ya da uygulayıcılar yani hakim ve savcıların, kolluk kuvvetinin bu yasalar çerçeveye uygun hareket etmesi gerekir. Hızlı ve etkin önlem almak, hâksiz tahrik indirimlerinin uygulanmaması özellikle kadına yönelik şiddet suçlarında, yine çeşitli infaz düzenlemeleriyle ‘affın’ kadına yönelik suçlarda uygulanmaması gerektiğini savunuyoruz. Ve özellikle yargılamaların hızlı yapılması gerektiğini, kadınların özellikle şiddete dair taleplerinin hızla ele alınarak etkin bir güvenlikle birlikte koruma altına alınmaları gerektiğini belirtiyoruz” dedi.

‘Faillerin Korunduğu Görebiliyoruz’

Yasalar etkin uygulanmadığı için doğal olarak kadına şiddeti önleyen mekanizmalarında olmadığını söyleyen Özlem Özkan, şöyle konuştu: “Her şey başvuru mekanizmasıyla başlıyor. Mesela şiddetin önleyici birimlerinin kurulması önemlidir. 6284 yasası ilk çıktığı zamanlarda uygulama yönetmeliği ve genelgeler de yayınlanıyordu ayrıca uygulayıcılara eğitimler de veriliyordu. Bu eğitimler kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyet temelli bir ayrımcılık olduğunu vurguluyor. Burada başvurucuların nasıl bir psikolojik hallerinden tutunda sonuçlarının neler olabileceğine kadar geniş bir çerçeve de eğitimler düzenleniyordu. Bu eğitimler de uzun süredir uygulanmıyor. Dolayısıyla yasalar bütünlüklü uygulanması çok önemli. Uygulayıcı önüne gelen dosyada akut olduğunu görebilmesi gerekiyor. O akut durumu içerisinde başvuruyu hızlıca alıp koruma kararı, sığınak talebi gibi kararları almalı. Ama bu yapılmıyor. Mesela defalarca kere şikayet başvurusunda bulunan kadınların başvurularının dikkate alınmadığını görüyoruz. En son Ayşe Tokyaz dosyasında, Rojin Kabaiş dosyasında olduğu gibi. Buralarda defalarca kez başvuru yapıldığını görüyoruz. Ayşe’nin dosyasında diğer tarafın eski polis olmasından kaynaklı getirdiği bir avantajın kullanıldığını görüyoruz. Bunlar çifte standarttır. Yani faillerin korunduğunu görebiliyoruz, kimi dosyalarda. Zamanın da etkin bir soruşturma yapılsaydı bugün Ayşe hayatta olabilirdi. Rojin Kabaiş dosyasında ise etkin ve hızlı şekilde bir Adli Tıp raporunu yapılmadığını görüyoruz. Üstünün de örtülmeye çalışıldığını görüyoruz. Dolayısıyla yasanın gerçekten ruhuna uygun şekilde uygulanması yapılması halinde kadına yönelik şiddetin bu kadar artış göstermeyeceğini ifade ediyoruz.”

 

İstanbul Barosu Kadınlar İçin Ne Yapıyor?

İstanbul Barosu olarak kadına yönelik şiddet kapsamında yasaların etkin uygulanması için kadın örgütlerinin içerisinde yer aldıklarını ve fikir alışverişinde bulunduklarını belirten Özlem Özkan, Medeni yasa, TCK, 6284 yasa ve İstanbul Sözleşmesinin etkisizleştirilmesine dair basın açıklamaları, raporlamalar gibi çalışmalar yaptıklarını ifade etti. Avukatlar ve kadınların barolarına başvurmaları halinde dava süreçlerinde de “gözlemci” olarak takip ettiklerini belirten Özlem Özkan, “Örneğin 6 senedir devam eden bir boşanma davasında İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak davada gözlemci olarak yer alıp davanın neden bu kadar uzun sürdüğüne dair tespitler yaparak, sonradan bunları raporlara ekliyoruz. Yine kadınlar ve avukatlar davalarına müdahil olmamızı isteyebilirler. Bu şekilde takip ettiğimiz dosyalar mevcut. Kamuoyunda bilinen H.K.G. davasında Türkiye Barolar Birliği’yle (TBB) beraber ihbar görevini gerçekleştirmişti. Orada kemik yaşının tespitinde sahtecilik yapılmasına dair bir suç tespiti yapılmıştı. En son 19 Mart’ta Saraçhane eylemlerinde özellikle kadınlara yönelik hak ihlalleri gerçekleşmişti. Gözaltı ve hapishane süreçlerinde bu hak ihlallerini raporlaştırmıştık. Burada öne çıkanlar arasında çıplak arama, gözaltına cinsel taciz ve saçlarından sürüklenerek darp gibi pek çok bize yapılan başvuruyu takip edip raporlamıştık” dedi.

 

Özlem Özkan, ayrıca şiddete maruz kalan kadınların başvurularında İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosu’nun kendilerine ücretsiz avukat desteği ve şiddete dair yapılacak savcılık şikayetlerinde de ücretsiz avukat desteği verdiklerini belirtti.

Kadın Dosyalarında ‘Şüpheli Ölüm’ 

Kadın cinayetleri davalarındaki dosyalarda son yıllarda “şüpheli ölüm” değerlendirilmesinin çok öne çıktığını gördüklerini söyleyen Özlem Özkan, bu tür dosyalarda failin “gizlendiğini”, soruşturmanın delilerin olmasına rağmen “şüpheli ölüm” olarak başlatıldığını ve bu şekilde cinayetlerin üstünün “kolay” saklanılabildiğini dile getirdi. Bu durumun cezasızlık politikasıyla bağlantılı olduğunu ve az bir ceza alacağını bilen faillerin cesaret kazandıklarını, kadın cinayetlerinin tasarlayarak olmasına rağmen soruşturma süreçlerinde bunların üstünden atlandığını gördüklerini vurgulayan Özlem Özkan, “Özellikle failin tanıdıklarının olması, eski polis ya da halen görevde olan kamu görevlisi dosyalarında sık sık karşılaşıyoruz. En son Şule Çet’in katilinin de açık cezaevine geçtiğini ve fotoğraf paylaşması sonrasında basına yansıdığını gördük. İşte bunlar faili cesaretlendiren durumlar. ‘Bu cinayeti işleyebilir ama aradan 1 sene geçtikten sonra bu fotoğrafı verebilir’ gibi bir görüntü var. Bu görüntü devletin bu mekanizmaları etkin bir şekilde uygulanmadığını, yasaları uygulamadığını ve kamuoyuna kadınları koruyacak bir güvence vermediğini gösteriyor. Kadınlar adalet mekanizmalarına başvururken tereddütle başvuruyorlar” diye konuştu. 

 

25 Kasım İçin Destek Hattı

 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün de değinen Özlem Özkan, 25 Kasım eylemlerine kadınlara yapılan saldırıları kınadıklarını vurguladı. İstanbul Barosu’nun 25 Kasım ve 8 Mart Beyoğlu’nun yasaklanmasıyla ilgili yaptığı başvuruda “yürütmeyi durdurma” kararı verildiği bilgisini paylaşan Özlem Özkan, kararın önemli olduğunu ve kadınların en önemli günlerde eylem yapmalarının engellenmemesi gerektiğini söyledi. Özlem Özkan, “Biz hem 25 Kasım Kadın Platformu içerisinde yer alacağız hem de İstanbul Barosu destek hattı oluşturacağız. Vatandaşlar o gün herhangi bir hak ihlalleriyle karşılaştıkları halde destek hattını arayarak, hukuki destek isteyebilir. Bizlerde o gün başvuruda bulunan kadınlara destek olmaya devam edeceğiz” dedi.

 

MA / Ömer İbrahimoğlu

Etiketler : Kadın Kadın Hakları İstanbul Barosu yeniden ATILIM Özlem Özkan kadın katliamları 'şüpheli ölüm'
Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

“Kurtuluş yok, tek başına ya hep beraber ya da hiçbirimiz”

Bunlar da ilginizi çekebilir

KESK Kadın Meclisi, 25 Kasım programını açıkladı

KESK Kadın Meclisi, 25 Kasım programını açıkladı

Türkiye’de sadece 2024 Ocak ayından bu yana erkekler, 327 kadını öldürdü, 100 kadını taciz etti, en az 39 çocuğu öldürdü, 175 çocuğu istismar etti, 521 kadına şiddet uyguladı, 13 kadına tecavüz etti, 240 kadının ölümüyse “şüpheli” olarak kaydedildi. 2023’ün ilk on ayıyla kıyaslandığında 2024’te kadın ve çocuk cinayetleri, çocuk istismarı arttı ve daha çok kadın erkek şiddetine maruz kaldı. Böyle bir süreçte 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü’ne gidildiğini belirten KESK Kadın Meclisi, eylem ve etkinlik takvimini Merkez Yürütme Kurulları’nın kadın üyelerinin katılımıyla kamuoyu ile paylaştı. “Haklarımız ve hayatlarımız için mücadelede birleşiyoruz!” sloganıyla programını açıklayan KESK Kadın Meclisi adına açıklamayı Kadın Sekreteri Döne Gevher okudu.

1 yıl önce
25 Kasım’da    Kadınlar Her Yerde Alanlarda!

25 Kasım’da Kadınlar Her Yerde Alanlarda!

Tüm dünyada kadınların gündemi 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Hazırlıkların sürdüğü merkezlerden biri de İstanbul. 25 Kasım Deklarasyonu’nu 7 Kasım’da açıklayan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi’nin İstanbul Sözcüsü Aygül Sincar ile Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) aktivisti Gülsen Erdoğan, tüm kadınlara 25 Kasım’da buluşma çağrısı yaptı.

1 yıl önce
Kadının Kurtuluşu, Feminizm, Sosyalizm…

Kadının Kurtuluşu, Feminizm, Sosyalizm…

Hemen belirteyim; sosyalistlerle feministler arasında, -örneğin 70’li yıllarda yaptığımıza benzer- bir polemik sürdürmenin yararlı olduğunu düşünmüyorum. Birkaç nedenden ötürü… Bu tartışmanın alevlendiği 1970’li yıllarda, aramızdaki görüş farklılığı bir hayli yalındı. Kabaca: Kadınların ezilmişliğinin sınıflı toplum ve onun hâl-i hazırdaki biçimi olan kapitalizmden kaynaklandığını, kadının kurtuluşunun ancak sınıfların ortadan kalkmasıyla mümkün olabileceğini savunan sosyalistler ve kadınları ezenlerin erkekler olduğu ve erkeklerin bu eşitsiz ilişkiden fayda devşirdiklerini savunan, bu nedenle de sosyalist devrimin (ya da herhangi bir sosyal devrimin) kadınların kurtuluşuyla bir ilişkisi olmadığını öne süren feministler…

1 yıl önce
Yorumlar

İnsanlığın Umudu, Onun Mutlu Geleceği Sosyalizm’dir