İnsanlığın Umudu, Onun Mutlu Geleceği Sosyalizm’dir

Arama

'Balkanlarda Sosyalizm ve Emek Mücadeleleri' konferansı tamamlandı

Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV), Birleşik Metal İş Sendikası, İstos Yayın ve Avusturya Graz Üniversitesi tarafından düzenlenen uluslararası "Balkanlarda Sosyalizm ve Emek Mücadeleleri" konferansı dönemi farklı boyutlarıyla ele aldı. Konferansta konuşan Maria Todorova, "Marksist sosyalist terminolojiden açıkça kaçınanlar, kısmen kullananlar bir dizi başka hareketle bir arada varlığını sürdürmüşlerdir" dedi. Balkanlarda Sosyalizm-i69244e5f37cb1.png

17/11/2025 14:58 | Son Güncelleme : 04/12/2025 17:16 | Okunma Sayısı : 55 | Super Admin


'Balkanlarda Sosyalizm ve Emek Mücadeleleri' konferansı tamamlandı
“Kurtuluş yok, tek başına ya hep beraber ya da hiçbirimiz” ad image

'Balkanlarda Sosyalizm ve Emek Mücadeleleri' konferansı tamamlandı

Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV), Birleşik Metal İş Sendikası, İstos Yayın ve Avusturya Graz Üniversitesi tarafından düzenlenen uluslararası "Balkanlarda Sosyalizm ve Emek Mücadeleleri" konferansı dönemi farklı boyutlarıyla ele aldı. Konferansta konuşan Maria Todorova, "Marksist sosyalist terminolojiden açıkça kaçınanlar, kısmen kullananlar bir dizi başka hareketle bir arada varlığını sürdürmüşlerdir" dedi. Balkanlarda Sosyalizm-i69244e5f37cb1.png

İşçi hareketi kadınlar ve sosyalizm

Konferansın "İşçi Hareketi Kadınlar ve Sosyalizm" bölümünde Yunanistan İoannina Üniversitesi'nden Leda Papastefanaki sunumunda, 1890'lardan 1930'lara kadar Yunan tekstil endüstrisinde kadınların emeği ve aktivizminin sosyalist hareketle ilişkisini ele aldı. Atina, Pire ve Hermoupolis'teki tekstil fabrikalarındaki işyerlerine odaklanıldığını ve kadınların emek mücadeleleri ile sosyalizm arasındaki karmaşık ilişkiyi inceleyerek işyerlerinde ve sendikalarda cinsiyet hiyerarşilerini dile getirdi.

‘Bolşevik hareket etkisi altına aldı’

Panelde sunum yapan İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Stefo Benlisoy, Osmanlı sosyalist ve işçi hareketinin diğer unsurlarla ilişkilerini, bu dönemde tayin edici nitelikteki temel siyasal gelişmeler karşısındaki tutumunu ve önemli kadrolarını mercek altına aldı. Benlisoy sunumunda, "Dünya Savaşı sonrasındaki mütareke devrinde, Bolşevizm giderek çevreyi yoğun biçimde etkiledi. Son derece tayin edici bu on yılı aşkın dönemde farklı adlar altında faaliyet gösteren bu işçi örgütünün Osmanlı sosyalist ve işçi hareketinin diğer unsurlarla ilişkileri, bu dönemde tayin edici nitelikte oldu. Balkanlar için bu gerçeğin yansımaları ile Birinci Dünya Savaşı sonrası radikalleşme ve Ekim Devrimi'nin zaferiyle nesiller niteliksel değişim yaşadı" vurgusunu yaptı.

Marksist olmayan çatışmalı eğilimler

Konferansta açış sunumunu yapan Illinois Urbana-Champaign Üniversitesi'nden Maria Todorova, Marksist olmayan çatışmalı eğilimlere değindi. Avrupa'da erken modern dönemden itibaren bir kısım örgütlerin sosyalist/komünist olarak anılmaya başlandığını söyleyen Todorova, "Paris Komünü'nden 2. Dünya Savaşı'na kadar uzanan dönemde, çoğu zaman kendi içinde farklı ve zaman zaman çatışmalı eğilimler barındıran Marksist sosyalizm ve komünizm egemen oldu. Yine de Marksist sosyalizm/komünizm, bazıları sosyalist terminolojiden açıkça kaçınan bazıları ise bu terminolojiyi kısmen kullanan anarşistler, popülistler, Tolstoyistler, tarımcılar, Hıristiyan sosyalistler vb. bir dizi başka hareketle bir arada varlığını sürdürmüştür" diye konuştu.

Balkanlarda Komüntern'in etkileri

Konferansın diğer bir başlığı olan "Komintern Komünist Hareketin İnşası" oturumunda konuşan İsviçre Basel Üniversitesi'nden Burak Sayım, 1919 yılında kurulan Komünist Enternasyonalin (Komintern), ilk döneminde, kendisinden önce gelen İkinci Enternasyonal'in kullandığı ve bölgesel bürolara dayalı örgütlenme biçimini aktardı. Sayım, "Bu kısa ömürlü merkezlerden biri de Balkanlar'a odaklanan, Harkov merkezli ve Odessa üzerinden diğer ülkelerle bağlantılar kuran Güney Bürosu'ydu. Fransız komünisti Jacques Sadoul'un başını çektiği Güney Büro, 1919 sonrası başta Selanik, Odessa ve Varna olmak üzere bölgenin çok uluslu ve çok dilli liman şehirleri üzerinden kurulan temaslara odaklandı" bilgisini paylaştı.

‘Komünist Parti etkisi paradoksu’

Avusturya Graz Üniversitesi'nden Florian Bieber sunumunda, Yugoslavya Komünist Partisi'nin Dalmaçya'daki gücünün, özellikle Hvar Adası'na odaklandığını aktardı. Bieber değerlendirmesinde, işçi sınıfının bulunmadığı; büyük ölçüde kırsal, tarımsal ve toplumsal olarak muhafazakâr bir bağlamda, Yugoslavya Komünist Partisi'ne verilen desteğin nasıl ve neden güçlü olduğunu aktardı. Bieber'den sonra sunum yapan, Yunanistan Thessaly Üniversitesi'nden Nikos Chirsitofis, Yunan ve Kıbrıs solu açısından Kıbrıs sorununu işledi.

Kıbrıs'ın 1925'ten itibaren İngiliz kolonisi olduğu gerçeğinin dikkate alınması gerektiğini belirten Chirsitofis, 1926 yılında Avrupa'nın en doğusundaki küçük Kıbrıs adasında bir komünist partinin (Kıbrıs Komünist Partisi, KKP) ortaya çıkmasının nedenlerini bu geri plana atıfla ve özellikle 1917 Ekim Devrimi'ne dair fikirlerin adaya nasıl ulaştığını analiz ederek başladı. Ardından, KKP'nin Kıbrıs'ın temel talebi olan Enosis (Yunanistan ile birleşme) konusuna nasıl yaklaştığına ve partinin siyasi programının burjuvazi ve Kıbrıs Kilisesi'nin programlarından hangi açılardan farklı olduğuna değindi.

İki savaş arasında "muhacir" radikalleşmesi

ODTÜ'den Aytek Soner Alpan, 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ile kurumsallaşan kitlesel yerinden etmeyi sunumuna taşıdı. Süreci tarihselliği içinde değerlendiren Alpan, "Bir milyonu aşkın muhacir halihazırda ekonomik istikrarsızlık ve siyasal ayrışmalarla mücadele eden bir ülkeye entegrasyon arayışıyla Yunanistan'ın siyasal ve toplumsal dokusunu temelden değiştirdi. Başlangıçta Venizelosçu hareketle özdeşleşen muhacirler, yerine getirilmeyen vaatler, ayrımcılık ve kötüleşen yaşam koşulları nedeniyle giderek artan bir hoşnutsuzluk sergilemeye başladılar. Bu hoşnutsuzluk sonucu muhacir-komünist kavramının hem bir politik gerçeklik olarak ortaya çıkmasına yol açtı hem de muhacirlerin taleplerini meşru gösterdi. 1934'te Serez ve Kavala gibi şehirlerde 'kızıl belediye başkanlarının' seçilmesiyle bu doruğa ulaştı. Daha sonra muhacir-komünistler siyaseti belirlemeye başladı" dedi.

Bolşevizmin çekiciliği "devrimci konjonktür"

Rusya Yüksek Ekonomi Okulu'ndan Stefan Gužvica, sunumunda, Rus Devrimi'nin ardından Avrupa'nın çeperindeki sosyalistler arasında Bolşevizm'in çekiciliğini ve kabulünü açıklamak için "devrimci konjonktür" kavramını ortaya koydu. Gužvica, "Bu coğrafyadaki tüm Marksist kesimler tarafından saygı duyulduğu halde Alman Sosyal Demokrasisinin "Ortodoks Marksist" programı, gelişmiş, sanayileşmiş bir toplum için yazıldığından bu yakıcı sorulara cevap veremedi. Ancak, Ortodoks Marksizm onlara bu fenomenleri yorumlamak ve buna göre hareket etmek için sosyal-bilimsel bir metodoloji sağladı. Bu ortak metodoloji sayesinde, birbirinden bağımsız çalışan düşünürler ve örgütleyiciler, günün siyasi sorunlarına ilişkin temelde benzer, hatta aynı sonuçlara ulaştılar” dedi.

‘Ulusal sorunu yeniden düşünmek’

Yunanistan Panteon Üniversitesi'nden Kostis Karpozilos, Yunan komünizminin ulus ötesi tarihini yazma çabası beni sosyalizm araştırmalarının en zorlayıcı problemlerinden biriyle karşı karşıya bıraktı: 20. yüzyılın başlarında Balkanlar'ın akışkan siyasi ve entelektüel ortamında ulusal sorunu nasıl anlamlandırabiliriz? Bence bu zorluk, sadece konunun karmaşıklığından değil, aynı zamanda belirli grupları, partileri ve bireyleri sabit teorik pozisyonlara yerleştirmek için istikrarlı sınıflandırmalar arama eğilimimizden de kaynaklanıyor. Hareketin doğasında var olan çok sesliliği kabul ederek, ulusal meseleyi çözülmesi gereken bir sorun olarak değil, tarihsel kategorilerimizi sürekli olarak sarsan dinamik bir siyasal tahayyül alanı olarak daha iyi kavrayabileceğimiz öne sürüyorum. Bu, dünyayı anlama biçimimizi tarihsel geçmişe uygulamaya yönelik içgüdüsel eğilimimizden radikal bir şekilde uzaklaşmamızı gerektiriyor” dedi.

Yunanistan'dan Selanik Limanı Tarih Arşivleri Direktörü Kostas Paloukis bildirisinde Balkanlar'daki sosyalist ve işçi hareketinin en sembolik figürlerinden biri olan Avraam Benaroya'nın oluşum yıllarını aktardı. Paloukis sunumunda ,"Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ve modern Balkan coğrafyasının ilk dönemlerinde Yahudi özgürleşmesi, Balkan milliyetçiliği ve enternasyonalist sosyalizmin iç içe geçmiş izlerini takip ediyor" diyerek, Benaroya'nın "Üç şehirde doğdum, üç kez milliyet değiştirdim” ifadesini aktardı.

Balkanlarda sol hareket ilişkisi

Konferansın son bölümünde kapanış konuşmasını yapan TÜSTAV Başkanı Erol Ülker sunumunda birbiriyle bağlantılı iki hedefi olduğunu belirtti. Sunumunda ilk olarak, Osmanlı-Türkiye tarihinde sol hareketlerin oluşumunu, daha geniş bir tema olarak Balkanlar'da solun tarihiyle ilişkilendirerek tartışmak istediğini söyledi. Ülker, "İkinci olarak, bu konuyu yakın zamanda kaybettiğimiz tarihçi ve sosyal bilimci Mete Tunçay'ın entelektüel ve akademik mirasına atıfla ele almayı amaçlıyorum. Bilindiği gibi Mete Tunçay, geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinde sol hareketlere ilişkin tarih yazımının temellerini atan en önemli isimlerden biridir. Benim buradaki amacım, bir anma konuşması ya da Mete Tunçay'ın çalışmaları hakkında kapsamlı ve eleştirel bir değerlendirme yapmak değil. Daha ziyade, Tunçay'ın çalışmalarını, Osmanlı-Türkiye bağlamında solun tarihini Balkanlar'da sol hareketler tarihiyle ilişkilendirebilmek açısından sunduğu imkânlar ve sınırlar çerçevesinde değerlendirmek istiyorum" dedi.

Konferans "Sosyalizmin Tarihi ve Balkan Çalışmalarının Geleceği" forumu ile sona erdi.

Evrensel

Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

“Kurtuluş yok, tek başına ya hep beraber ya da hiçbirimiz”

Bunlar da ilginizi çekebilir

21.YY Sosyalizmine dair

21.YY Sosyalizmine dair

21. Yüzyıla dair yeni söylem, yeniden sosyalist kuruluşa dair, yeni bir kültür ve yeni bir yapılanma sorunu ve sorumluluğunun ne denli ve nasıl hayat bulacağıyla çok yakından ilişkilidir.

7 ay önce
İhanet mi, çözülme mi: 20. yüzyılda Sovyet deneyimleri / Sinan Dervişoğlu

İhanet mi, çözülme mi: 20. yüzyılda Sovyet deneyimleri / Sinan Dervişoğlu

Sinan Dervişoğlu ile geçtiğimiz aylarda Canut Yayınevi'nden çıkan iki ciltlik eseri Sovyet Deneyi ve Yarının Sosyalizmi'ni dar alan'da konuştuk. Bu bölümde kitabın ilk cildinde temel alındığı üzere geçtiğimiz yüzyılın devrim, sosyalizm ve Sovyet deneyimleri, bu deneyimlerin artıları ve eksileri ile çıkarılabilecek dersler üzerine dar alan’da sohbet

6 ay önce
Sosyalizm yaşıyor mu? / Sinan Dervişoğlu dar alanda

Sosyalizm yaşıyor mu? / Sinan Dervişoğlu dar alanda

Bu bölümde, kitabın anlatımına dayanarak, Çin, Küba ve Vietnam örneklerine odaklanarak Günümüz Sosyalizmini tartışıyoruz. 🔴 Sosyalizm bugün hala uygulanabilir mi ve eğer öyleyse nasıl? 🔴 Bugünün sosyalizm deneyimleri yarın hakkında ne söylüyor? 🔴 Kapitalist dünya karşısında sosyalizmi en çok rahatsız eden sorunlar nelerdir?

4 ay önce
Yorumlar

İnsanlığın Umudu, Onun Mutlu Geleceği Sosyalizm’dir