Gündem

AKP’nin Süreç için hazırladığı rapor güvenlik eksenli

AKP’nin Süreç için hazırladığı rapor güvenlik eksenli

AKP-i694560819fc6a.jpg

AKP’nin ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ için hazırladığı rapor, TBMM sekreterliğine teslim edildi. Rapor güvenlik eksenli, daha çok Suriye’deki dengeler; Şam-Rojava arasında imzalanan10 Mart mutabakatının sonucuna ulaşması için uluslararası güçlerinde rol oynamasıyla mesafe katledildiği basına yansıyan haberlerden de anlaşılmaktadır. Ancak Türkiye’nin “sınır güvenliği” ni ileri sürerek Suriye’nin bu yeniden yapılanma sürecinde daha fazla etkin aktör pozisyon alma çabaları Suriye-Türkiye’deki Barış ve demokratik entegrasyon sürecini zorlaştırıyor. Bu durumun emareleri sunulan rapor da ne yazık ki apaçık görülüyor. T24’ten Ceren Bayar’ın haberi şöyle;

AKP’nin süreç raporunda sürpriz yok: Müstakil ve geçici yasa, 10 Mart vurgusu

AKP, 60 sayfa 15 bölümden oluşan süreç raporunu Meclis Genel Sekreterliğine sundu. Sürece özgü; müstakil ve geçici bir yasa çıkarılması önerilen raporda yasanın sadece ‘varlığını sona erdirdiği tespit edilen örgütleri’ kapsaması gerektiği ifade edildi. Yasanın diğer örgütlere emsal teşkil etmemesi gerektiğinin altı çizildi.


🔹 Silah bırakan örgüt üyelerinin fiillerinin niteliği ve kişinin örgütteki konumunun esas alındığı bir hukuki çerçeve öneren AKP, silah bırakmayı tespit ve tescil edecek bir mekanizma kurulmasının gerekliliğine de dikkat çekti.

Raporda ayrıca 10 Mart mutabakatı vurgusu yer aldı ve “PKK’nın bölgedeki ve 🔹 Suriye’deki bütün unsurlarının, örgütün bileşen ve uzantıları oldukları gerçeğinden hareketle, tasfiyesi ve Şam yönetimi ile imzaladıkları 10 Mart Mutabakatının gereğini bir an evvel yerine getirmeleridir” ifadeleri kullanıldı.

🔹 Raporda ‘umut hakkı’na dair herhangi bir ifade yer almadı. Yapılacak hukuki düzenlemenin amacının suçu mazur görmek ya da affetmek olmadığı da vurgulandı ve “Devlet bu noktada kudret ve şefkati birlikte kullanacaktır: Kudret güvenliği sağlar, şefkat toplumsal onarımı mümkün kılar” denildi.

AKP raporu 60 sayfa, 15 bölüm

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulduktan sonra son hali verilen AKP’nin süreç raporu; AKP Grup Başkanvekili Abdülhamit Gül, Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen ve Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel tarafından Meclis Genel Sekreterliğine sunuldu. 60 sayfa, 15 bölümlük raporda “AK Partinin Meseleye Bakışı”, “AK Parti Döneminde Atılan Tarihi Adımlar”, “Çözüm Arayışlarımız”, “ Türkiye Yüzyılı ve Terörsüz Türkiye”, “Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge”, “Ekonomik Etkiler”, “Türkiye Modeli” gibi başlıklar yer aldı.

‘Tespit ve tescil olmadan hiçbir ileri aşamaya geçilmemelidir’

Silah bırakma sürecinin tamamlanmasının önemine vurgu yapılan raporda “Terör örgütünün silah bırakmasının, kendisini tasfiye ettiğinin, varlığının sona erdirilmesinin devlet tarafından tespit ve teyit edilmesi, sürecin en önemli noktasıdır” ifadesi kullanıldı.

Silah bırakmanın tespit ve tespitinin hukuki işlemler için bir başlangıç olacağı kaydedilen raporda “tespit ve teyit olmadan hiçbir ileri aşamaya geçilmemelidir” denildi.

Raporda, “Tespit ve teyit süreci devletin ilgili güvenlik kurumları arasında sağlanacak koordinasyonla, objektif, ölçülebilir ve kriterlere bağlanmış göstergeler üzerinden yapılmalı; bu sürecin usul ve esasları yürürlükte bulunan uygulamalar dikkate alınarak yürütülmelidir” ifadeleri kullanıldı.

Müstakil ve geçici: Diğer örgütlere emsal teşkil etmeyecek şekilde sınırlanmalı

Raporda, sürecin hukuki düzlemine ilişkin bölümde AKP, ‘müstakil ve geçici’ bir kanun yapılmasının bir zorunluluk olduğu kaydedildi. Düzenlemenin diğer suç tipleri ve örgütler bakımından emsal teşkil etmemesi gerektiği ve bu yüzden ‘müstakil’ bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu şu ifadelerle kayda geçirildi: “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi sürecine ilişkin yasal düzenlemenin, müstakil ve geçici bir kanun niteliğinde hazırlanması hukuk tekniği bakımından bir tercih değil, zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Böyle bir tasarım hem düzenlemenin tarihselliğini hem de amacına özgü niteliğini teminat altına alacak; diğer suç tipleri ve örgütler bakımından emsal teşkil etmeyecek şekilde sınırlarını belirginleştirecektir.”

Müstakil kanunun kapsamı

Çıkarılacak kanunun, belirli bir tarihsel koşul, belirli bir eylem ve belirli bir bağlam ile sınırlı, dar bir hukuki çerçeve sunması gerektiğine işaret edilen raporda, “Bu kanunun yalnızca temel ilkeleri belirlemekle yetinmemesi; izleme ve doğrulamaya ilişkin mekanizmaları, kapsam ve sınırları, usule ilişkin hükümleri, denetimli serbestlik uygulamalarını, erteleme ve infaz düzenlemelerini, idari makamların sorumluluk, görev ve yetkilerini, gözlem süreçlerini ve istisnai hükümleri bir bütünlük içinde düzenlemesi gerekmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Varlığını sona erdirdiği tespit edilen örgüt, kurumsal mekanizma

Düzenlemenin yalnızca ‘varlığını sona erdirdiği tespit edilen ve doğrulanan örgütler’ bakımından uygulanacağının kanunda açıkça tarif edilmesi gerektiğine dikkate çekilen raporda, “Bu tespit ve doğrulamanın ise devletin en üst güvenlik organları eliyle oluşturulan kurumsal bir mekanizma tarafından yapılması zorunludur” denildi.

Diğer terör örgütlerine sirayet etmesini engeller

Düzenlemenin ‘varlığını sona erdiren örgütlerle’ sınırlandırılmasının düzenlemenin amacıyla uyumlu olduğu ve kanunun diğer terör örgütlerine sirayet etmesini engelleyeceği de raporda kaydedildi.

Kanunlar ve mevzuatta değişiklikler ‘müstakil kanun’ sınırlarında olacak

Raporda, ihtiyaçlara bağlı olarak TCK, CMK, İnfaz Kanunu ve diğer mevzuatlarda düzenlemeler yapılması gerekebileceği belirtilirken bu düzenlemelerin müstakil kanundan bağımsız olmayacağının ve sınırlı olacağının altı çizildi. “Böylelikle, temel mevzuatta yapılacak değişiklikler, tamamen müstakil kanunun hukuki mantığını esas alan ölçülü ve geçici istisnalar niteliğinde olacaktır” denildi.

Örgüt üyelerinin fiilleri: İşlenen fiilin ağırlığı bakımından ayrım yapılmalı

Çıkarılacak müstakil kanunda örgüt üyelerinin örgütteki konum ve eylemlerinin dikkate alınması gerektiği de raporda vurgulandı. İlgili bölümde şu ifadeler kullanıldı: “Terör örgütü mensupları bakımından fiilin niteliği ve kişinin örgüt içindeki konumu esas alınarak farklılaştırılmış, ölçülü ve denetlenebilir bir hukuki çerçevenin oluşturulması önem arz etmektedir. Yapılacak düzenleme, örgüt mensuplarını yeknesak ve soyut bir kategorik değerlendirmeye tabi tutmak yerine, örgütsel faaliyet kapsamında ortaya çıkan bireysel sorumluluğun kapsamını ve yoğunluğunu merkeze alan bir yaklaşımla değerlendirmelidir. Bu yaklaşım doğrultusunda, yalnızca örgütsel aidiyet olgusu değil, kişinin somut eylemleri, bu eylemlerin örgütsel faaliyet içindeki yeri ve toplumsal sonuçları birlikte dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işlenen fiilin ağırlığı ve toplumsal etkisi bakımından da ayrım yapılmalıdır.”

Örgüt üyelerinin sürece uyumu izlenmeli

Silah bırakan örgüt üyelerinin sürece uyumunun gözlenmesi gerektiğine de dikkat çekilen raporda, “Müstakil kanununda bireylerin sürece uyumunun düzenli olarak izlenmesi, suçun tekrarı ihtimalini azaltan hukuki bir güvenlik mekanizması oluşturacaktır” denildi.

Sosyal, ekonomik ve psikolojik açıdan güçlendirme, travma etkileriyle mücadele

Raporda toplumsal uyuma geniş bir bölüm ayrıldı. Psikososyal destek mekanizmalarının sürecin sağlıklı işlemesi bakımından kritik önemde olduğuna dikkat çekilen raporda Terör ve şiddet ortamında uzun süre bulunan bireyler çoğu zaman travmanın etkilerini taşır. Bu travmalar aile ilişkilerini, sosyal uyumu ve bireyin geleceğe bakışını olumsuz etkileyebilir. Psikolojik danışmanlık, aile içi destek programları ve sosyal uyum faaliyetleri, bireyin sivil yaşama sağlıklı dönüş yapabilmesi ve topluma uyum için zaruridir” denildi.

Devlet kudret ve şefkati birlikte kullanacak

Süreç kapsamında yapılacak hukuki düzenlemenin af amacı taşımadığına da raporda şu ifadelerle dikkat çekildi: “Bu hukuki düzenlemenin amacı, suçu mazur görmek ve affetmek değil; silah ve şiddeti reddeden bireyin topluma dönüşünü kolaylaştırmak, toplumun adalet beklentisini korumak ve toplumsal huzuru ve güveni yeniden tesis etmektir. Devlet bu noktada kudret ve şefkati birlikte kullanacaktır: kudret güvenliği sağlar, şefkat toplumsal onarımı mümkün kılar.”

Demokratikleşme perspektifi

Raporun ‘Tasfiye sonrası demokratikleşme perspektifi’ başlıklı bölümünde sürecin silah bırakma ve hukuki düzenleme aşamaları tamamlandıktan sonra demokratikleşme adımlarının atılacağı işaret edildi. Bu kapsamda atılacak adımların bazıları şöyle sıralandı:

🔹 Yasal düzenlemelerin mütemmim cüzü olarak idari-pratik uygulama ve düzenlemelerin, hukuka ve demokratik norma daha uygun şekilde icra edilmesinin sağlanması ve bunların hukuk devleti çerçevesinde sistematik ve kurumsal denetlenmesi sağlanacaktır.

🔹 Terörün ortadan kalkmasıyla birlikte terör dolayısıyla alınan siyasi-hukuki- idari tedbirlerin uygulanmasına gerek kalmayacaktır.

🔹 Türkiye’de yönetim sisteminin şeffaflık, hesap verebilirlik ve iyi yönetişim normlarına daha uygun hale getirilmesi, demokratik ve hukuki standardı daha yüksek bir yapısal, idari, finansal ve organizasyonel yapının oluşturulmasına dönük reform ve düzenlemelerin zemini oluşacaktır.

“10 Mart Mutabakatının gereğini bir an evvel yerine getirmeleridir”

Raporda Suriye’ye ve Suriye’deki entegrasyon sürecine dair değerlendirmeler de yer aldı. AKP’nin Suriye’deki sürece bakışı şu cümlelerle aktarıldı:

“Türkiye’nin meseleye bakışı nettir: PKK’nın bölgedeki ve Suriye’deki bütün unsurlarının, örgütün bileşen ve uzantıları oldukları gerçeğinden hareketle, tasfiyesi ve Şam yönetimi ile imzaladıkları 10 Mart Mutabakatının gereğini bir an evvel yerine getirmeleridir. Bu, Suriye’deki tüm kesimler için kazan-kazan durumu yaratacağı gibi, Türkiye’nin güvenlik hassasiyetini karşılayacak istikrarlı, terör unsurlarıyla enfekte olmamış, kendi geleceğini kendi milletinin iradesiyle kuran bir Suriye anlamına gelecektir.”

Müstakil kanun tespit ve teyitten aşamasından sonra

Raporda ayrıca yasal düzenlemelerin silah bırakmanın bir bütün tespit ve teyidinin ardından hayata geçeceğinin de altı çizildi ve şu ifadeler kullanıldı:

“Örgütün illegal ideolojik ve finansal yapılanmalarıyla birlikte yurt içinde ve yurt dışındaki tüm şube, unsur ve uzantılarıyla silah bırakması ve kendini tasfiyesi somut, ölçülebilir ve teyit edilebilir biçimde kayıt altına alınmalıdır. Bu tespit ve teyit, sahadan gelen verilerin, kurumsal raporlamaların ve ulusal güvenlik değerlendirmelerinin birlikte işlendiği bütüncül bir mekanizma ile yapılmalıdır. Bu aşamanın tamamlanmasının ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanacak müstakil ve geçici kanun yürürlüğe konulmalıdır”