Bugun...



Erdoğan’ın Arap şakşakçıları Nervana Mahmoud

“Kocaman bir kalbin var, bize lütuflar ve iyilikler yağdırıyorsun. Senin bilgeliğinde huşu içindeyiz, çünkü medeniyetimizin aynasısın.”

facebook-paylas
Tarih: 21-07-2018 02:13

Erdoğan’ın Arap şakşakçıları   Nervana Mahmoud

Erdoğan’ın Arap şakşakçıları

Nervana Mahmoud

“Kocaman bir kalbin var, bize lütuflar ve iyilikler yağdırıyorsun. Senin bilgeliğinde huşu içindeyiz, çünkü medeniyetimizin aynasısın.”

Arap fanların Türk Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’a komedi derecesinde tutkulu övgülerini ne zaman okusam, İngiliz müzikali “My Fair Lady”nin klasik Mısır uyarlamasındaki bu satırlar aklıma geliyor. Erdoğan onlar için peygamber gibi, eşsiz bir lider ve iyi bir baba. Muvaffak olması için gece gündüz dua ediyorlar, onu rüyalarında görüyorlar [yazar burada sosyal medyada “Erdoğan’ı ‘nurlu’ rüyasında gördüğünü” söyleyen Arap hayranlardan örnek vermiş] ve her siyasi zaferini sektirmeden kutluyorlar. İronik biçimde, Erdoğan ile Arap hayranlarının hikâyesi, Batılı bir hikâyenin romantik uyarlaması olmakla kalmayıp aynı zamanda Osmanlı egemenliğine ve “Hıdiv Efendimiz”e (Kavalalı dönemine) karşı bir taşlama olan eski bir Mısır oyununa da çok uyuyor.

Başta Türkiye’ye bu hayranlık anlaşılır bir şeydi, özellikle de Arap Baharı’nın zirvesinde, Türkiye, karizmatik ve başarılı Erdoğan’ın liderliğinde modern bir Müslüman ülke olarak, ideal “model” gibi dururken. Birçok Arap, ideolojik ve siyasi bağlarından bağımsız, Erdoğan’ın siyasi ve ekonomik başarılarından makul şekilde etkileniyordu.

Ama sonrasında İslamcı olmayan birçok Arap, Müslüman Kardeşler’e verdiği çoşkun ve açık destek ve Arap ülkelerindeki, özellikle de Mısır’daki dinamikleri bu denli sınırlı kavrayışı nedeniyle Erdoğan’dan daha az etkilenir oldular. İslamcı Araplarsa, tam aksine, giderek daha dogmatikleştiler ve Türk lidere daha da bağlandılar; Türkiye onlar için neredeyse Kabe’ye dönüştü. Sevgili liderleri otoriterliğe açık şekilde kaymasına rağmen, Türkiye’yi romantize etmeye devam ettiler.

Türkiye’de 2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana, yüz binlerce insan hapse atıldı, sindirildi, işten atıldı, hain yaftası yapıştırıldı ve devlet düşmanı ilan edildi. Türkiye şu an dünyanın en berbat gazeteci hapishanesi olmakla ünlü. Yargı bile siyasileşti ve hapisteki Kürt lider Selahattin Demirtaş’ın da belirttiği gibi, adil yargılanma diye bir şey Erdoğan’ın Türkiye’sinde söz konusu değil. 2017’de İnsan Hakları Örgütü Türkiye’de icracı başkanlık yönündeki anayasa değişikliklerini, “insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve ülkenin demokratik geleceğine yönelik ciddi bir tehdit” olarak tanımladı.

Dahası, Erdoğan’ın Arap dünyasına yönelik dış politikası, özellikle Suriye ve Irak’ta, en hafif tabirle sıkıntılı oldu. Suriye’de başta Esad’a ültimatom verdikten sonra, yaklaşımını yumuşattı ve Ruslarla Halep anlaşmasını imzalayarak Esad rejiminin şehrin kontrolünü yeniden ele geçirmesinin önünü açtı. Erdoğan’ın oluruyla gerçekleşen ve Türk güçleri ile birlikte hareket eden silahlı grupların yağma ve yıkımlara imza attığı Suriye’nin Afrin kentine yönelik işgal, kentin Kürt nüfus yapısının, çoğunluk Arap olacak şekilde değiştirildiği bir demografi mühendisliğine dönüştü. Farklı bir cephede ise, Türkiye, Ilısu Barajı’nı söz verdiğinden erken doldurmaya başlayarak, Irak’ı su kıtlığı ile tehdit etmeye başladı.

Yukarıdakilerin tümü, Arap şakşakçılarını, Erdoğan’ın rüyasını gördükleri Mesih olmadığına ikna etmeye yetmeli. Ama ideolojik duygusallık söz konusu olduğunda mantığın işlemediği ortada. Sebeplerini anlamak için, Erdoğan’ın Arap şakşakçılarının iki türü arasında ayrım yapmak önemli:

Birincisi çekirdek İslamcılar: Örneğin Kuveyt’te bazıları onun zaferini, Türk ve Osmanlı’nın Kayı boyunun bayrağı ile süslü bir pasta ile kutladılar. Bunlar bir İslam halifeliği amaçlayan bir grup; demokratik değerler umurlarında değil; Erdoğan’ı, bölgeyi bir İslam Devleti’ne dönüştürebilecek güce, niyete ve kapasiteye sahip tek lider olarak görüyorlar. Onlar için geri kalan her şey teferruat. Kötü bir halife İslamcı olmayan her liderden yeğdir, diyorlar. Erdoğan’ın neredeyse totaliter davranışları onları rahatsız etmiyor ve onun propagandasını istekle tekrarlayarak muhaliflerine hain diyorlar. Bunlar aynı zamanda Kürtleri terörist saymakta da bir sorun görmüyorlar ve Erdoğan’ın Suriye’deki maceralarını, “geleceğin Hilafetinin çekirdeği yaratılıyor” diye alkışlıyorlar.

Daha ılımlı İslamcılar ise, kendilerini “devrimci” diye lanse ediyorlar ve demokrasi yanlısı görünmek onlar için önemli. Absürt ve çelişkili ahlaki duruşlarını meşrulaştırmak için, Erdoğan’ın Türkiye’si gibi seçim sandığı üzerine inşa edilmiş bir otokrasi ile kusurlu bir demokrasi arasındaki farkı belirsizleştirmekte beis görmüyorlar. Erdoğan yönetiminin Arap rejimlerinden çok daha iyi olduğunda ısrarcılar. Böyle bir iddia birkaç yıl önce birazcık doğruluk payı içeriyor olabilirdi, ama artık, Erdoğan’ın Türk devletinin her bir kademesini kontrol ettiği yeni icracı başkanlığı ile birlikte, zırvadan ibaret.

Arap İslamcılar, aralarındaki ton farkları ve ayrımlar ne olursa olsun, asla demokrat olmadılar. Erdoğan ile ilişkileri karşılıklı istismara dayalı. Erdoğan, Arap dünyasında popüler olduğunun ispatı olarak onlara ihtiyaç duyuyor; Arap İslamcılar ise, kendi siyasi duruşlarının sağlamlığının kanıtı olarak, onun başarılı olmasına muhtaçlar. İşte bu yüzden, Erdoğan’ın onca sıkıntılı tavrına rağmen, onu mükemmelmiş gibi resmetmeye devam edecekler.

Kaynak: https://nervana1.org/2018/07/18/the-arab-audience-that-claps-with-one-hand-for-erdogan/

Çeviri: Serap Şen




Kaynak: Dünyadan çeviri-Serap Şen

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1268 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Çeviri Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI