Bugun...



DİSK işçilerin seçim bildirgesini açıkladı

DİSK, 24 Haziran’da yapılacak olan seçimler için işçilerin seçim bildirgesini ve “AKP Döneminde Emek” adıyla rapor açıkladı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Beşiktaş 'ta bulunan genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında seçime ilişkin tutumunu ve DİSK-AR'ın hazırladığı "AKP Döneminde Emek” raporu ile işçilerin seçim bildirgesini açıkladı.

facebook-paylas
Güncelleme: 29-05-2018 11:39:32 Tarih: 29-05-2018 10:48

DİSK işçilerin seçim bildirgesini açıkladı

DİSK işçilerin seçim bildirgesini açıkladı

 DİSK, 24 Haziran’da yapılacak olan seçimler için işçilerin seçim bildirgesini ve “AKP Döneminde Emek” adıyla rapor açıkladı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Beşiktaş 'ta bulunan genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında seçime ilişkin tutumunu ve DİSK-AR'ın hazırladığı "AKP Döneminde Emek” raporu ile işçilerin seçim bildirgesini açıkladı. Toplantının yapıldığı salona "İşçiler 16 yılda neler kaybetti? Ülkemize, emeğimize, geleceğimize sahip çıkıyoruz" pankartı açıldı. Toplantıya, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Başkan Yardımcısı Cafer Konca ve DİSK'e bağlı sendikaların temsilcileri katıldı.

Metal işçilerinden 28 maddelik manifesto

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası, bugün (28 Mayıs) Elite World Hotel’de yaptığı basın açıklamasıyla cumhurbaşkanı adaylarına seslenerek işçi ve emekçilerin taleplerini dile getirdi. Yapılan açıklamada AKP hükümetlerinin yürüttüğü neoliberal politikalar ve AKP zihniyetinin liyakata değer vermeyen zihniyetinin bir ürünü olarak Türkiye’nin ekonomik krize doğru sürüklendiğinin altı çizildi. Sermaye lehine atılan adımların işçiler açısından yaşam koşullarını her geçen gün daha zorlaştırdığı belirtildi.

Açıklamanın ardından Birleşik Metal-İş taleplerini barındıran 28 maddelik manifestonu açıkladı. Manifestoda yer alan maddeler şöyle:

 

23 Mayıs Çarşamba günü döviz kurunun fırlaması ve ardından gelen Para Piyasaları Kurulu’nun faizi artışı kararı arasındaki süreçte büyük vurgun yapanlar kamuoyuna açıklanmalıdır.

Krizin maliyetinin kamuya yıkılmasının önüne geçilmelidir.

Kamu kaynaklarının, şirketlerin borçlarının üstlenmesinin önüne geçilmelidir.

Ekonomik çalkantının maliyeti ve şirketlerin risklerinin toplumsallaştırılması uygulamasına son verilmelidir.

“Karlar sermayeye zararlar kamuya” zihniyetinin bu süreçte bir kez daha hortlamasına izin verilmemelidir, krizin faturası emekçilerin sırtına yüklenmemelidir

Nasıl sermaye için kredi garanti fonu gibi programlar söz konusuysa kriz sürecinde ihtiyaç kredilerini ve kredi kartı borçlarını ödemekte güçlük çeken halka da borçların yeniden takvimlendirilmesi borç yüklerinin azaltılması sağlanmalıdır.

Sadece kredisini ödediği konuta sahip olanların borç yükünde belli bir limite kadar kolaylık sağlanmalıdır.

Şirketlerin iflası halinde, üretim ve istihdamın devam etmesinin koşulları aranmalı ve farklı kolektif mülkiyet biçimleri altında emekçilerin yönetim ve denetimde etkin kılınması sağlanmalıdır. Bunun koşulları olmadığı durumlarda işçilere hem istihdam olanakları konusunda hem de mali hakları konusunda öncelik verilmelidir.

İşçinin haklarından feragat etmesi temelinde şekillenen zorunlu arabuluculuk uygulaması derhal son bulmalıdır.

Emeklilik yaşı kademeli olarak düşürülmeli, emeklilikte yaşa takılanların mağduruyetleri giderilmeli ve emekli maaşları insanca yaşanabilir bir düzeye yükseltilmelidir. Emekçilere zorla dayatılan ve özel sigorta şirketlerine kaynak aktarmaya yarayan zorunlu emeklilik uygulamasına derhal son verilmelidir.

Asgari ücret vergi dışı bırakılmalıdır.

Kriz karşısında liberal reçetenin öne sürdürdüğü gibi kamuyu küçültme yoluna gidilmemeli. Ancak vergi gelirlerinde son tahlilde emekçinin ödediği dolaylı vergiler yerine, kar, rant ve servetten alınan dolaysız vergilere ağırlık verilmelidir. Ayrıca vergi dilimleri yeniden düzenlenmeli vergide “çok kazanandan çok, az kazanandan az” ilkesi hayata geçirilmelidir.

İş güvencesinin kapsamı genişletilmeli, esnek ve güvencesiz çalışmayı kolaylaştıran taşeron çalıştırma, kiralık işçilik ve sözleşmeli personel düzenlemeleri uygulamalara son verilmelidir. Özel istihdam büroları kapatılmalıdır.

Başta grev hakkı olmak üzere sendikal haklar önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

Grev yasakları kalkmalı, bu çerçevede bakanlar kurulunun grev erteleme yetkisine son verilmelidir. Sendikanın bir işyerinde toplu sözleşme yapabilmesi için işçinin irade beyanı yeterli olmalıdır. Sendikalar arası uyuşmazlık durumunda yetki meselesi referandumla çözülmelidir. İşyeri ve işkolu barajı gibi işçi ile işveren arasındaki ilişkilere devletin doğrudan müdahalesine olanak tanıyan düzenlemeler kaldırılmalıdır.

Sendikaların toplu sözleşme yapılabilmesi için öngörülen yasal prosedür sadeleştirilmeli, hak düşürücü süreler kaldırılmalıdır.

Özelleştirme uygulamalarına son verilmeli, geçmişte özelleştirilmiş kurumların kamuya kazandırmanın yolları aranmalıdır

Eğitim ve sağlık hizmetlerinin herkes için ücretsiz, nitelikli ve erişebilir biçimde kamusal bir hizmet haline getirilmelidir.

Gelir adaletsizliğini derinleştiren mevcut bütçe uygulamalarına son verip, halkın bütçe tercihlerinde söz sahibi olduğu katılımcı bir bütçe anlayışı benimsenmelidir.

Bir gün bile çalışsa işçi kıdem tazminatı hakkına sahip olmalı ve hangi sebeple olursa olsun işveren tarafından çıkarılan her işçi kıdem tazminatı alabilmelidir. Ödeme güçlüğü çeken işverenlerin ödemeleri gereken tazminatlar ücret garanti fonundan karşılanmalıdır. Ayrıca kıdem tazminatına uygulanan tavan uygulamasına son verilmelidir.

İşsizlik bu ülkenin en önemli sorunlarından biridir. İşsizlikle mücadele için herkese insan onuruna yaraşır ve eğitimine uygun iş olanakları yaratılmalı, eğitim ve sağlık başta olmak kamu istihdamının ve kamu yatırımlarının payı artırılmalı, geçici ve güvencesiz işlere dayalı esnek çalışma biçimlerinden vaz geçilmelidir. Çalışma süreleri azaltılmalı, yıllık ücretli izin hakkı Avrupa Sosyal Şartında olduğu gibi en az 1 ay olarak belirlenmelidir. İşsizlik fonunun amacı dışında kullanılması kesin olarak engellenmeli, yararlanma şartları iyileştirilmelidir.

Haftalık resmi çalışma süresi 37.5 saate düşürülmeli, fazla mesai uygulaması yasal yaptırımlarla sınırlandırılmalıdır.

Ülkemizde her gün 5-6 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği gerçeği çerçevesinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda etkin önlemler alınmalı, denetimler artırılmalı, yaptırımlar ve cezalar caydırıcı hale getirilmeli, meslek hastalıklarının önlenmesi için tespit eden ve tedbir alan bir sistem oluşturulmalıdır. Yasalarda işverenlerin yükümlülüklerini ve sorumluluklarını azaltacak düzenlemelerden vaz geçilmeli, işçi odaklı bir işçi sağlığı ve iş güvenliği politikası hayata geçirilmelidir.

Hem toplumda hem de çalışma hayatında kadın güçlendirilmelidir. Kadınların gündelik hayata ve istihdama katılımı teşvik edilmelidir. Çalışma hayatında kadına yönelik ayrımcılığa karşı somut adımlar atılmalıdır. Toplumun genelinde olduğu gibi işyerlerinde de kadına yönelik şiddet ve taciz engellenmelidir.

Kadının istihdama katılımında en büyük engellerden olan çocuk bakımı kamusal bir hizmet olarak sunulmalıdır. Bir sosyal hak olarak işyerlerinde nitelikli bakım hizmetleri sunan kreşlerin açılması yaygınlaştırılmalı, küçük işyerleri için ortak kreşler açılmalıdır.

Stajyerlikte geçen süreler sigortalılığa doğrudan yansıtılmalıdır.

Gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkelerden biri de ne yazık ki Türkiye’dir. Gelir dağılımının daha dengeli hale gelmesi için sosyal devlet ilkesi etkili bir şekilde hayata geçirilmeli. Asgari ücret vergi dışı bırakılmalı ve işçinin ailesi ile birlikte insanca yaşayabileceği bir ücret düzeyine yükseltilmelidir.

Demokratik bir anayasa bu ülkenin 1980 askeri darbesinden bu yana en büyük özlemidir. Tüm hak ve özgürlüklerin tanındığı, yasama yürütme ve yargının eşit ve dengeli bir biçimde yapılandırıldığı, yargının bağımsızlığının güvence altına alındığı laik, demokratik ve sosyal bir anayasa hayata geçirilmelidir.

İktidarın rejim değişikliğini bir an önce hayata geçirebilmek için baskın seçim kararı aldığını belirten Çerkezoğlu, hükümetin OHAL'den istifade ettiğini belirterek, “grevlerin yasaklandığı, sendikal hak ve özgürlüklerin gasp edildiği, imza toplamaktan meydanlara çıkmaya kadar her türden hak arama yönteminin baskı altında alındığı, mahkemelere başvurma hakkının bile kısıtlandığı bir ortamda işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını korumak ve geliştirmek oldukça zorlaştırılmıştır” dedi. “İşçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını gerileten sermaye yanlısı politikalara ise 16 yıldır tanığız!” diyen Çerkezoğlu, 16 yılda işçilerin neler kaybettiğinin geniş olarak DİSK-AR'ın hazırladığı "AKP Döneminde Emek” başlıklı raporda yer aldığını söyledi. 

 

“AKP Döneminde Emek” başlıklı raporun özeti ise şu şekilde: 

 

AKP döneminde sendikal haklar sistematik olarak ihlal edilmiştir. 16 yıllık AKP iktidarı sonunda, her yüz işçiden sadece 10'u sendikalı, 7'si toplu sözleşme kapsamındadır. Kadınlarda sendikalaşma oranı ise sadece yüzde 8'dir. 

 

7 'si OHAL döneminde olmak üzere 16 yılda 15 grev ertelendi ve 200 bine yakın işçinin grevi fiilen yasaklandı. Grev yasaklamaları ile işçi sınıfının en önemli hak arama aracı olan grev hakkı fiilen yok edildi. 

 

AKP döneminde asgari ücret ülkedeki ekonomik büyümeden payını alamadı. 2004'ten 2017'ye reel asgari ücret, reel milli gelir artışı karşısında yüzde 30 kayba uğradı. Adaletsizlik büyüdü! 

 

16 yıllık AKP iktidarı döneminde gelir dağılımı daha da bozuldu. Bugün nüfusun en zengin yüzde 20'si, en yoksul yüzde 20'sindenden 7,7 kat daha fazla gelir elde ediyor ve Türkiye OECD ülkeleri arasında gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkeler arasında yer alıyor. 

 

♦  16 yılda işsizlik sorunu çözülemedi, daha da derinleşti. Çokça övünülen ekonomideki büyüme işsizliğin düşürülmesine yetmedi. Son 3 yılda işsizlikteki durdurulamayan yükseliş sonucunda 6 milyonun üzerinde insan işsizliğin pençesinde yaşam mücadelesi veriyor. 

 

♦ AKP döneminde özellikle genç işsizliği ve kadın işsizliği zirve yapmış durumda. 

 

♦  AKP, çalışma yaşamını düzenleyen yasa ve yönetmeliklerde esneklik yönünde sayısız düzenleme yaparak güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırdı. 16 yılda yaygınlaşarak esas çalıştırma biçimi halini alan taşeron uygulamasından doğan sorunları çözmek adına adaletsizlik daha da derinleştirildi. Taşerona rahmet okutan kiralık işçilik uygulaması getirildi. 

 

AKP iş davalarında zorunlu arabuluculuk sistemi getirilerek, işverenlerin 'büyük bölümünün işçiler lehine sonuçlanmasından' yakındığı mahkemelerde işçiler için hak aramayı zorlaştırdı. 

 

♦  AKP döneminde çalışanlar borçlanarak yaşamaya mahkum edildi. 2002'de hane halkı borcunun harcanabilir hane halkı gelirine oranı yüzde 4 civarında iken, bu oran AKP döneminde artarak 2015'te yüzde 50'nın üzerine çıktı. İşçiler yoksullaştı, borçlandı, faiz lobileri kazandı. 

 

Cumhuriyet tarihi boyunca işçilerin emekleriyle kurulan ne var ne yok ise 16 yılda satıldı ve buradan elde edilen 47 milyar dolar, iç ve dış borç ödemesi ile baraj ve otoyolların finansmanına harcandı. 80 yıllık birikim savurgan bir mirasyedi tavrı ile 16 'yılda yok edildi. 

 

♦ AKP döneminde vergi, çalışanın ve tüketicinin sırtına yüklendi. Vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin oranı 2000 yılında yüzde 59 iken 2017 yılında yüzde 65'e yükseldi. Doğrudan vergiler ise yüzde 41 'den yüzde 35'e geriledi. Yandaş şirketlerin vergileri bir gecede sıfırlanırken, asgari ücretten yapılan kesinti 426 TL'ye ulaştı. 16 yılda iş cinayetleri tırmandı. Çalışırken hayatını kaybeden işçi sayısı 2002'de 878 iken 2017 'de bu rakam 2006'ya yükseldi. 

 

♦ OECD ülkeleri arasında en uzun çalışma sürelerine sahip ikinci ülke olan Türkiye'de 16 yıl boyunca işçiler çok çalışmaya devam etti. AB ülkelerinde haftada 40 saatten fazla çalışan işçilerin oranı sadece yüzde 20 iken Türkiye'de bu oran yüzde 74'e yükseldi. 

Emeklilik yaşı ve prim gün sayısı arttı, "emeklilikte yaşa takılanlar" olarak bilinen yeni bir mağduriyet yaratıldı. 

 

♦ Aylık bağlama oranlarının ciddi bir biçimde düşürülmesi ve emeklilerin milli gelirdeki artıştan pay alamaması sonucu, emekli aylıkları düştü. 2002 yılında net asgari emekli aylığı ile asgari ücret arasındaki oran yüzde 132 iken 2017 yılında bu oran yüzde 96'ya geriledi. 

 

♦ AKP OHAL'i istismar ederek çalışma hakkını ortadan kaldırdı. 140 bine yakın kamu emekçisi ve işçi hukuksuz biçimde işten atıldı. 

16 yılda emeğin aleyhine yapılan icraatlar yetmezmiş gibi, iktidar partisi seçim programında "esnekliği esas alan” bir çalışma yaşamı vadetmekte ve yaptıklarını yapacaklarının teminatı olarak göstermektedir. 

  Öte yandan işçi sınıfının güvencesizleştirilmesine ve borçla yaşamaya mahkum edilmesine dayanan neoliberal politikalar ülkemizi tehlikeli bir krize sürüklemektedir. 16 yıldır yüksek faiz getirisiyle sıcak parayı ülkemize çekmeye ve borçlanmaya dayalı bir tüketim ekonomisiyle, kamu arazileri üzerinden ranta ve yolsuzluğa açık betonlaştırma yoluyla ekonominin çarklarını döndürmeye dayalı büyüme stratejisi iflas etmektedir. Bugün kurlardaki hızlı artış ile karşımıza çıkan ekonomik sorunların, enflasyon ve işsizlik gibi olası ağır sonuçları işçi sınıfını tehdit etmektedir. Ekonomiyi kırılganlaştıran neoliberal politikalarda ısrar edenler ve seçimlerden sonra krizin faturasını işçi sınıfına kesmeye hazırlananlar bilmelidir ki, işçi sınıfı bu faturayı ödemeyi reddedecektir." 

 

'16 YILDA YAPILANLAR YAPILACAKLARIN TEMİNATIDIR'

 

“İşçi Sınıfının Seçim Bildirgesi”nin özeti ise şu şekilde: 

 

"♦  Demokratik, çoğulcu parlamenter rejime geçilmeli ve hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi tesis edilmeli; OHAL uygulaması derhal sonlandırılmalı; ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalı; kamu hizmetinde liyakat ve şeffaflık sağlanmalıdır.

 

* Sosyal güvenlik bütün yurttaşları kapsamalı; çalışanların emeklilikte insanca yaşayacak düzeyde emekli aylığı alması sağlanmalı; emeklilikte yaşa takılanların sorunları çözülmeli; emeklilik yaşı düşürülmeli; özel sigorta şirketlerine kaynak aktarmaya yarayan zorunlu bireysel emeklilik uygulamasına son verilmelidir. 

 

♦ Sendikal örgütlenmenin önündeki anayasal ve yasal engeller, sendikal barajlar kaldırılmalı; Türkiye'nin sendikal mevzuatı ILO sözleşmeleri Avrupa Sosyal Şartı ile Avrupa insan Hakları Sözleşmesi normlarına uygun hale getirilmeli; grev hakkı önündeki sınırlamalar ve yasaklar kaldırılmalıdır. 

 

♦  Taşeron uygulaması tamamen kaldırılmalı; kıdem tazminatı fon tartışması gündemden çıkartılmalı; zorunlu arabuluculuk sisteminden vazgeçilmeli; iş mahkemelerine dava açan işçiler harç ve yargılama giderlerinden muaf tutulmalıdır. 

 

♦  işsizlik Sigortası Fonunun amaç dışı kullanımına son verilmeli; işsizlik sigortasından yararlanma koşulları kolaylaştırılmalı; işsizlik ödeneklerinin miktarı ve süresi artırılmalı; kamuda kadrolu ve güvenceli istihdam artışı sağlanmalı; çırak, stajyer, kursiyerlerin ve bursiyerlerin ucuz işgücü deposu olarak kullanılmasına son verilmeli; özelleştirmeler durdurulmalı ve geçmişte özelleştirilmiş kurumlar kamuya tekrar kazandırılmalıdır. 

 

♦ ILO'nun ‘insana yaraşır iş’ yaklaşımı temelinde herkese güvenceli ve nitelikli işler sağlanmalı; haftalık çalışma süresi gelir kaybı olmaksızın 37,5 saate düşürülmeli; herkese en az bir ay ücretli yıllık izin hakkı tanınmalı; tüm taşeron işçilere ayrımsız kadro verilmeli; kadroya alınan işçilere diğer kamu işçileri ile eşit haklar sağlanmalı; kiralık işçilik kaldırılmalıdır. 

 

♦  Kamusal nitelikli bir işçi sağlığı ve iş güvenliği politikası izlenmeli, denetimler artırılmalı, yaptırımlar ve cezalar caydırıcı hale getirilmeli, yasalarda işverenlerin yükümlülüklerini ve sorumluluklarını azaltacak düzenlemelerden vaz geçilmelidir. 

 

♦  Toplumsal yaşamın her alanında ve çalışma yaşamında toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmalı; eşit ise eşit ücret uygulamasının önündeki fiili engeller kaldırılmalı; ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalı; işyerlerinde nitelikli bakım hizmetleri sunan kreşlerin açılması yaygınlaştırılmalıdır. 

 

♦ Asgari ücret işçinin kendisinin ve ailesinin insanca yaşayacağı düzeye yükseltilmeli, vergiden muaf olmalı, sadece enflasyon değil, milli gelir artışı da asgari ücrete yansıtılmalıdır. 

 

♦  Dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki payı düşürülmeli, temel tüketim mallarında KDV sıfırlanmalı, çalışanların gelir vergisi yükü düşürülmelidir. İşçilerin ve memleketin geleceği için oldukça kritik bir süreçte toplanan Başkanlar Kurulumuz, DİSK'in taşıdığı tarihsel ilkeler ışığında, her zamankinden daha fazla birlik ve bütünlük içerisinde mücadeleye devam etme zorunluluğunu hatırlatarak şu kararları almıştır: 

 

1. 16 yıldır yapılanlar, yapılacakların teminatıdır ve işçi sınıfı için felaketten başka bir anlam taşımamaktadır. DİSK tüm işçileri, sermayenin çıkarları için işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını sürekli olarak geriye götürenlere TAMAM demeye çağırmaktadır. 

 

2. 24 Haziran 2018 Cumhuriyet tarihinin kader anıdır. DİSK, işçi sınıfını ve tüm halkı Cumhuriyetin laiklik ve demokrasi gibi temel nitelikleriyle, "Yurtta Barış Dünyada Barış" gibi temel kurucu ilkeleriyle, hukuk devletiyle ve temel yurttaşlık haklarıyla çatışan bir düzene TAMAM demeye çağırmaktadır. 

 

3. Geleceğimize umutla bakabilmek için, güzel günlere omuz omuza yürüyebilmek için, DİSK tüm işçileri seçim güvenliği için sorumluluk almaya, emeği, barışı, kardeşliği ve demokrasiyi savunan siyasi partilere ve adaylara oy vermeye çağırmaktadır."




Kaynak: Mezopotamya ajansı

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1380 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Emek Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI