Bugun...



Ben Gazeteciyim İnisiyatifi panel düzenledi 'OHAL'de Gazeteciliğin Yaratıcı Direnişi ve Etik Sorunlar'

Ben Gazeteciyim İnisiyatifi, Haydarpaşa Garı Kitap Günleri'nde 'OHAL'de Gazeteciliğin Yaratıcı Direnişi ve Etik Sorunlar' başlıklı panel gerçekleşti. Haydarpaşa Garı'ndaki Kitap Günleri'nde Ben Gazeteciyim İnisiyatifi'nin düzenlediği "OHAL'de Gazeteciliğin Yaratıcı Direnişi ve Etik Sorunlar" başlıklı panel gerçekleş

facebook-paylas
Tarih: 03-06-2017 23:49

Ben Gazeteciyim İnisiyatifi panel düzenledi  'OHAL'de Gazeteciliğin Yaratıcı Direnişi ve Etik Sorunlar'

Ben Gazeteciyim İnisiyatifi panel düzenledi

'OHAL'de Gazeteciliğin Yaratıcı Direnişi ve Etik Sorunlar'

 

Ben Gazeteciyim İnisiyatifi, Haydarpaşa Garı Kitap Günleri'nde 'OHAL'de Gazeteciliğin Yaratıcı Direnişi ve Etik Sorunlar' başlıklı panel gerçekleşti.

Haydarpaşa Garı'ndaki Kitap Günleri'nde Ben Gazeteciyim İnisiyatifi'nin düzenlediği "OHAL'de Gazeteciliğin Yaratıcı Direnişi ve Etik Sorunlar" başlıklı panel gerçekleşti. Panelde konuşmacı olan akademisyen Ceren Sözeri, iktidarın gazeteleri ya da gazetecileri değil doğrudan mesleği hedef aldığını belirtirken, gazeteci Banu Güven ise, panele katılan yurttaşlara hakkınız olan habere sahip çıkın mesajı verdi. 

 

Ben Gazeteciyim İnisiyatifi'nin düzenlediği panelde moderatörlüğü gazeteci Günseli Harman üstlenirken, Evrensel Gazetesi yazarı akademisyen Ceren Sözeri ve gazeteci Banu Güven konuşmacı olarak yer aldı.

 

'Gezi sürecinde hak haberciliği yapan gazetelerin öneminin anlaşıldı'

 

Panelde ilk olarak Evrensel gazetesi yazarı akademisyen Ceren Sözeri söz aldı. Konuşmasına 4'üncü yıl dönümü dolayısıyla Gezi'yi selamlayarak başlayan Sözeri, Gezi sürecinde toplumun büyük bir kısmının medyanın içindeki yapısal sorunları fark ettiklerini söyledi. Sözeri, "halk, sokaktaki protestoları ana akım medyanın nasıl haberleştiremediğini gördü. Onun için insanlar yayın kuruluşlarının önüne giderek protesto ettiler kendilerini görmeyen medyayı. O anlamda Gezi umut vaat edici bir hareketti. Ana akım medya dediğimiz gelirlerden büyük pay alan, aynı zamanda sahipleri hükümetle çok yakın olan büyük televizyonlar gazeteler bu süreçten pek bir ders çıkaramadılar açıkçası. Ama Gezi zamanında bir sürü alternatif medya kuruluşları ortaya çıktı" dedi. Gezi sürecinde hak haberciliği yapan gazetelerin öneminin anlaşıldığına dikkat çeken Sözeri, Gezi'den beri sürecin bu küçük yapılarla beraber devam ettiğini anlattı.

'İktidarın gazeteleri ya da gazetecileri değil, doğrudan mesleği hedef alıyor'

 

Medyanın Türkiye'de hiçbir zaman çok özgür bir ortamda olmadığına değinen Sözeri, gazetecilerin çok eski dönemlerden beri baskı altında olduklarını vurguladı. Sözeri, "Ancak son dönemde yaşananlar iktidarın gazeteleri ya da gazetecileri değil, doğrudan mesleği hedef alan bir baskı içerisinde olduğunu gösteriyor. Sürekli bir niyet okuma üzerinden yapıyorlar bunu; 'haberi yaparken aslında bunu demek istiyorsunuz' diye gazetecileri tutukluyorlar. Bunu da Cumhuriyet iddianamesi ve en son Oğuz Güven'in tutuklanmasında gördük" dedi. Ben Gazeteciyim İnisiyatifi'nin bir basın örgütü ya da sendika olmadığını anlatan Sözeri şöyle devam etti: "Bu baskıya ve mesleğin kendisine yapılan bu saldırıya karşı birlikte mücadele etmenin önemli olduğunu düşünüyoruz."

 

'TÜRKİYE'DE GAZETECİLİK HİÇBİR ZAMAN KOLAY OLMADI'

 

Almanya'da haftalık olarak yayınlanan Stern dergisinin kurucusu Henri Nannen adına verilen gazetecilik ödülüne layık görülen Banu Güven de, zamanında Hrant Dink'in de insan hakları mücadelesi ile bu ödüle layık görüldüğünü hatırlatarak başladı konuşmasına. Güven, "2017'de Almanya'da bu ödülün jürisi ve derginin yayın kurulu Türkiye'de olan bitenlere bakmalıyız diye düşündü. Dünyanın bir çok yerinde Amerika'da da gazetecilik tehdit altında. Orayı da ele almışlar, 'Trump iktidara geldikten sonraki durum sebebiyle acaba bizim üzerinde durmamız gereken özel etüt için yönelmemiz gereken yer orası mıdır' diye. Ama 'Hayır Türkiye olmalı çünkü Türkiye'de gerçekten olağanüstü bir hal var' demişler. Böyle bir ödül almak bir yandan insanın çabasının göründüğü anlamına geliyor, biraz daha güç veriyor insana. Ama gönül isterdi ki hiç olağanüstü hal olmasaydı ve biz mesleğimizi layıkıyla yerine getirebilseydik ve bunu en son ne zaman yapabildik inanın net hatırlamıyorum" diyerek ödül alma sürecini anlattı. Türkiye'de gazeteciliğin hiçbir zaman kolay olmadığını vurgulayan Güven, ödülünü olağanüstü durum altında mesleğini yapmaya çalışan meslektaşları ile paylaştığımı belirtti. Güven, "Bu hepimizin gösterdiği direncin bir ödül. Ben tek başıma olsaydım, kendimi tek başıma hissetseydim bu kadar sağlam sıkı tutamazdım mesleğin ucundan diye düşünüyorum" dedi.

 

'MEDYANIN BÜYÜK BÖLÜMÜ İKTİDARDAN YANA'

 

Ben Gazeteciyim İnisiyatifi'nin farklı gazetelerden, kapatılan kuruluşlardan, işsiz olanlardan gazetecilerin bir araya gelmesiyle oluştuğunu anlatan Güven, "Her dakika kendi aramızda bir haber ağıyla ne oluyor bitiyoru tartışan, aynı zamanda gazeteciliğin sokulduğu çıkmaz sokaktan nasıl çıkabileceğine dair anlık çözümlemeler de üretmeye çalışan bir platform" olarak tanımladı inisiyatifi. Tutuklu meslektaşları için de çalışma yaptıklarını söyleyen Güven, "İçerideki meslektaşlarımız tecrit koşullarında yaşıyorlar ama şunu biliyorlar, dışarıda onlar için de, meslek için de, hakikat için de mücadele eden ve dimdik duran çok sayıda meslektaşları var. Türkiye'de OHAL söz konusuyken bizi dimdik ayakta tutabilen bu ruh" dedi. Güven konuşmasını şöyle sürdürdü: "Medyanın artık çok büyük bir bölümü iktidardan yana olan kuruluşlardan oluşuyor. Hal böyleyken gazeteciliği etik tarafıyla da ayakta tutan iyimser olmamızı gerektirecek çok sayıda insan var. KHK ile kapatılan İMC, Hayatın Sesi TV gibi birçok kurumdan insanlar bir araya geldi yurttaşın da gazeteciliğe sahip çıkacağı bir ağı oluşturdu. Habersizsiniz web sitesi ile bunu yapıyoruz. Telefonlarımızı alıyoruz ve yayınlarımızı yapıyoruz. Sonuçta nereye bakacağımız önemli bizim var olduğumuzu unutmadan nerede olduğumuzu not edin ve yayın. Alanda gazetecilik yapmayı iyice zorlaştırıyorlar. Arka planıyla birlikte aktarılması gereken bir olay varsa bunlar nasıl ele alınacak belli bölgelerde bu zorlaşıyor."

 

'YANDAŞ DEĞİL İKTİDAR MEDYASI'

 

Panelin moderatörü gazeteci Gülsin Harman Sözeri'ye, "Medya nasıl sınav veriyor" sorusunu yöneltti. Sözeri, "Gazeteciler kimi zaman haber yapma konusunda firene basmak zorunda kalıyor. Habercilik heyecanıyla alana çıkan habere imza atan gazeteciler olağanüstü bir performans sergiliyorlar. Birincil önceliğimiz meslektaşlarımızı tutukluluk halinden kurtarmak. Eskiden yandaş ya da havuz medyası diyorduk ama doğrudan artık iktidar medyası demeye karar verdik. Çünkü oradan emir alıyorlar ve iktidarın bir parçası şeklinde hareket ediyorlar. Çarpıtmalar ve yalan haberciliğe karşı yaptığımız haberciliği eleştirmek o kadar da kolay bir iş değil açıkçası. Sosyal medyanın da hepimize bir taraftan kazandırdığı bir taraftan bizi biraz çıkmaza soktuğu, 'haberi önce ben vereyim' haber atlatma heyecanı, sosyal medyayla beraber herkese geçti. Bu esnada gelişen yurttaş haberciliği girişimleri oldu. Onlar da bunun içine girdi. Gazetecilik özel bir dikkat ve çaba isteyen aynı zamanda para gerektiren bir iştir. Hepimiz bir şeyler paylaşırız ama bir taraftan bakıldığında herkes gazeteci olamaz çünkü o gazeteciliğin gerektirdiği bir takım kriterler var, bunlar deneyim ve eğitimle oluşur. Basın özgürlüğünden bahsettiğimizde şunu da aklımızdan çıkarmamak gerekir. Basın özgürlüğü dediğimiz şey sadece gazetecilerin özgürlüğü değildir. Basın özgürlüğü dediğimiz şeyin içinde yalnızca gazetecilerin haber verme hakkı değil, halkın haber alma hakkıdır aynı zamanda. Gazeteciler gazetecilik yapamayınca olan biz okurlara da oluyor ve teyit edilemeden yalan yanlış bilgiler yayılıyor. Bu aşamada bu duyurma hali var olan medyayı sosyal medya ile yarışır hale getiriyor. Teyit etmeden, birbirimize sormadan hıza teslim olmuş gazetecilik ortamı var. Bunu aşmanın yolu bir arada bulunup bunları tartışabilmek" diye cevapladı.

 

Hakkınız olan habere sahip çıkın'

 

Harman Güven'e ise "böylesi bir ortamda seni ayakta tutan nedir" diye sordu. Güven, "Sorumluluk duygusu. İyi gazeteci olmak için bu işin sorumluluğunu da üstlenmek gerekiyor. İMC TV'nin kapatılması ve diğer kanalların kapatılması 'artık gazetecilik yapamazsınız' demekti. Bu memleket için en önemsediğim işlerden biri gazetecilik. Meslektaşlarımın ve benim uğradığım haksızlığı sineye çekemem ve kazandıklarını düşünmelerini istemem. Bir arada duramasaydık bu iş çok daha zor olur. Bu işe hiçbir zaman kariyerci bakmadım. Önemli olan işi kaliteli yapmak. Birileri makul gazeteci olarak tanımlanıyor kimileri de 'Bunlar gazeteci ötekiler terörist hain' diye gösteriliyor. Bu da hayatlarımızı sosyal medyada, sokakta zorlaştırıyor. Tehlike altındayız. Tüm bunlara inat elimizden geleni yapıyoruz. Haber sizler için önemliyse habersiz kalmak istemiyorsanız Cumhuriyet, Evrensel, Birgün gibi baskı altında kalan gazeteleri alın. Hakkınız olan habere sahip çıkın" cevabını verdi.




Kaynak: Evrensel gazetesi

Editör: yeniden ATILIM

Bu haber 1230 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER K-Sanat Haberleri

YAZARLAR
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
HABER ARŞİVİ
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI YUKARI